ayşegül erciyas

uyanış

Kısa süre önce yorulup bırakmışsın sorguladığın anları
Eylemsizlik ya da keyifsizlik
Sorgulanan yeni kimlik veya hayatına kattığın kimsesizlik
Yalnız bırakıp hapsetmişsin kendini
Unutmak isteyip gördüğün sanrıları
Uyumsuzluk ya da uykusuzluk
Duygusuzluk veya huzursuzluk
Susuz yutmuşsun kullandığın tüm antidepresanları
Hayatsızlık ya da kendine vefasızlık
Vicdansızlık veya olanlara hazımsızlık
Bir bir gözden geçirip yargılamışsın tanrıları
İnançsızlık mı bu ya da hayasızlık
Bir kaçış yolu mu veya ağır hastalık
Rahat bırakmamış seni tek bir an mide bulantıları 
Sevgi midir bu ya da intikam hırsı
Bedeninin tepkisi mi veya kalbinin yarası
Felaketlerle arkadaş olmuşsun unutup kitapları 
Cahillik ya da sahipsizlik
Aitlik veya tatminsizlik 
Dünya yerinden oynadı sen kıpırdamadın bile
Ne duruyorsun ışıkların kaçışını mı
Olmayanların oluşunu mu
Konuşmayanların susuşunu mu
Romeo’nun adını inkar edip sevdiğine sarılışını mı
Bekleyecek misin hala kıyametin kopuşunu? 
Dağlar yankılanmadı mı sence yeterince 
Bulutlar yağmadı diye mi üstümüze 
Korkunç varlıkları mı görmüyorsun diye 
Ne uyuyorsun hala?! 
Kalk ayağa! 
Güneş batıdan doğmadı 
Sular kimseyi boğmadı
Hayattasın, ağlıyorsun ama hala ayaktasın
Melek değilsin ama bir varlıksın
Aç perdeyi, camı içeri bahar havası girsin 
Nefes aldığın sürece hala çok şanslısın! 

seni hiç değil

Ben o acının eşiğini çoktan geçtim
Kırdılar ayaklarımı, kalbimi çiğnediler
Ses etmedim, öl dediler;
Sevdaya düştüm
Cenk günleri gibi ortalık, dünya solarken
Ben yine seni sevmeyi seçtim
Affedilmeyi bekledim kara kalplerden
Göğsümdeki laviniaya küstüm 
Süreya’nın diğer y’si gibi
Yenildim
Aşk uğruna kendimden eksilttim
Hatalarım vardı canı kırıp geçiren
Buna rağmen yalanlarla seviştim
Korkmuştum ruhumu kaybetmekten
Balığımı kendi ellerimle sudan çektim
Yaşarken anlamadım nasıl bana küser
Gözlerim benden gidince körlüğümü farkettim
Bilmeden sevgimi azalttım 
Ben Seni hiç değil
Beni çok aldattım…

son bulmalı birkaç acı

Ben suçluyum bu hayatı yaşadım
Bana haber getirdi diye güvercinimi taşladım
Canım, affet beni yaralarını sarmak yerine,
Kanattım, bu ellerle kaşıdım
Kimse ağlamasın yürekte sızıya yer yok
Sevgisizliğin kol gezdiği alemde 
Acı daima monoblok
Anne, lütfen saçlarımı okşa,
Ben şefkate açım huşuya karnım tok
El verseydi çiçekler elbet inanırdık tanrıya
Susuz kalmış olan Afrika’nın çocuklarıdır
Bundan var tragedya
Baba, hadi aç göğsünü,
Uyurken sayılacak papatya
Yalnız denizler mürekkep olsaydı bi nebze sükuneti sağlardık
Kirlettik masumluğu hiçbirimiz pak kalamadık
Abi, göster bana hayatını, 
Gülüyorsun, neden hala kaşların çatık? 
Kasımpatı neşe saçar derler ismi hiç tanıdık değil 
Sana söylenenlere inandın sen bu yüzden ismin gökkandil
Dostum, sakın bakma yüzüme, 
Görüyorum, gözlerindeki kardeşini öldüren Kabil… 
Sonsuzluk yoktur çünkü ölüm var
Hayatta isen kendini sabit tutKi dönersen mezarın yanar
Tanrım, nolur oradaysan tut çek beni, 
Korkuyorum, düşersem gök yükseldim sanar…