
dünya merkezini kaybediyor önce, uzaklaşıyor
sonra ben adımlarca sessizlik şart koşuyorum kendime
sandalyenin kırık bacakları üzerinde dengede durabilmek
bazı yanlış anlaşılmaları hep dünden hesap etmek
nasıl desem araştırmalar da gösteriyor ki
şehrin bitkinliğine kıskıvrak yakalanmış bir insan
ömrünce saklayamaz yüzündeki telaşı.
tasavvuf kültüründe ney ne ise
sesin benim mahçup literatürümde tam da aynısı.
var bir benzeri aşkın hep
ve ordusunu ardına almış bir padişah hızla gelirken üzerime
sen tek başıma taşımaya çalıştığım bayrak
tam da o bayrak, düşmesin diye sımsıkı sarılırken
en uçta gözüme kestirdiğim hedef,
bir şekilde diriltip inancımı en tepeye dikmek sancağımı.
asılı bir resim gibi gözlerimde birikiyor
çerçevesinden koparılmış bir resim dahi.
zira mevsimler katlanıp mektup zarflarının içine doluyor
çünkü geride bırakılan tufan
çünkü dünya merkezini kaybediyor,
uzaklaşıyor.
gökbilimin de çaresizliği neriman,
tüm olanlara engel olamazken, ben sende kocaman bir sümbül
kocaman bir fesleğen olabilme merakındayım.
nasıl açılır da zarflar kavuşursa semalara
nasıl sarılır da kollarım kavuşursa yollarına
ben gökbilime rağmen neriman,
ben teknolojiye rağmen, özgürlüğünden koparılmış halklara rağmen,
hatta fenerbahçem yüzünden tek maçtan yattığım şu kuponlara rağmen neriman,
seninle dopdolu bir hürriyet olma merakındayım!