Central Park Beşlisi

Yazan: Uğur Güney Subaşı

Bir insandan başka bir başka insana yönelebilecek en gaddar fenalığın çaresiz bir kurbanı olacağından habersiz 19 Nisan 1989 gecesi New-York Central Park’ta koşmak için otelinden ayrılan ve o sıralarda sadece 20’li yaşlarını sürmekte olan Trisha Ellen Meili’in kendisini uzun yıllar boyunca gerek fiziksel gerekse de psikolojik olarak abluka altına alacak olan, gelecekteki hayatının her anını adeta kalbura çevirecek o ağır vahşetle tanışmasına sadece ama sadece dakikalar kalmıştı. Oysa bu büyük vahşetin yaşanacağı heybetli parkın bir başka karanlık köşesinde “çılgınlık yapmayacaksan gençliğini bana ver!” amentüsünden yola çıkmış bir grup siyahi delikanlının sağa sola ergence sataşmaları ve küçük çaplı da olsa bazı aşırılıklara toplu halde imza atmış olmaları derilerinin renginden dolayı zaten kendilerinden doyasıya nefret eden şehrin bazı kıdemli ırkçı polislerini fazlasıyla öfkelendirmeye yetmişti bile. Gelen ihbarları ya da şikayetleri “orantısız” bir öfkeyle dikkate alan polis ekipleri yakalayabildikleri tüm siyahi çocukları göz altına alarak o gece ekip halinde başlatacakları ve zamanla tüm dünyanın ilgisine ve nefretine mazhar olacakları “Central Park Beşlisi” kanlı sürek avının ilk kurbanlarını kendilerine has yöntemlerle seçmişlerdi!

Tek suçları yanlış zamanda, yanlış yerde olmak olan ve bu talihsizlikleri sebebiyle de haklarında yazılacak kabus dolu resmi senaryonun birer aktörleri ya da kurbanları durumuna düşen Kevin Richardson, Raymond Santana, Anton Mccay, Yusef Salaam ve Korey Wise, parkta bulundukları esnada işlenmiş vahşi bir tecavüz olayının baş şüphelileri ya da zanlıları olarak göz altına alındıklarında hemen hemen hepsi de çocuk denecek yaşlardaydılar. Uykusuz ve aç bırakıldıkları yoğun polis sorgusu sırasında “eve dönecekleri yalanı” ile kandırılıp hiçbir alakaları olmadığı halde bu büyük vahşeti üstlenmek zorunda bırakılan bu 5 delikanlı New-York Eyalet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada suçlu bulunarak 6 – 14 yıl arası kalacakları çeşitli Islah Evlerine yollandılar. Diğerlerinden sadece 2 yaş büyük olmanın talihsizliğini yaşayan Korey Wise ise sonsuz acıların başkenti haline dönüşeceği bir cezaevine kapatılarak hayatın tüm acımasızlığını o çocuk omuzlarında taşımak zorunda bırakıldı. Matias Reyes isimli adi bir tutuklunun 1989 yılında Central Park’ta yaşanan tecavüz suçunu 2002 yılında itiraf etmesiyle birlikte ellerinde avuçlarında sadece “gerçekleri” kalan bu çocukların masum oldukları sonunda ortaya çıktı ve kaybettikleri, toplum tarafından dışlandıkları yılların kefareti olarak kendilerine milyonlarca dolar tazminat ödenmesine karar verildi. İşte Birleşik Amerikalı ünlü yönetmen Ava DuVernay’n Netflix için çektiği ve 4 bölümden oluşan “When They See Us” isimli mini dizisi bu hazin, dramatik hikayeyi yeniden dünya kamuoyunun gündemine taşımayı başardı..Birbirinden yetenekli genç aktörlerin insanı ekran başına mıhlayan harika performansları sayesinde her bölümü sinematografik bir şölene dönüşen bu diziyle birlikte çocukların hayatını karartan o dönemin savcı, hakim ve polislerinin Amerikan ve dünya kamuoyu nezdinde bir defa daha teşhir edilerek şu an ki güçlü statülerinin önemli ölçüde darbe alması sağlandı.

Hukuk ölmezmiş… Olsa olsa bazı zor zamanlarda derin uykulara dalarmış… Kaynağını siyahilere duyulan meşhur ve malum ırkçılıktan alan resmi öfkenin kurbanları olan bu masum çocukların hukukun böylesine uykulu olduğu bir dönemde yargılanmış ve hüküm giymiş olmaları hem kendileri hem de onlarla birlikte o çileli serüvenin açık mağdurları haline dönüşen aileleri açısından gerçekten büyük bir talihsizlik olmuş. Biliyor musunuz, Amerika’daki Adalet Saraylarında yargıçların kullandığı asansörlerin hemen üzerinde Latince; “FIAT JUSTITIA RUAT CAELUM” yani “cennetin yıkılacağını bilsen de adaletten asla şaşma.” yazarmış… Ahiretteki cennetin yıkılacağını varsayıp bu dünyada kendilerine cennet inşa etme derdine düşmüş bazı yargıç ya da hakimlerin sebep olduğu dramatik acıların sadece birisidir Central Park Beşlisi… Devletin ve cari iktidarların çıkarlarını ve kadim nefretlerini evrensel hukuk normlarının üzerine yerleştirip mesleklerine ve her şeyden önemlisi de kendilerine ihanet edenlerin adalet dağıtıcılığından sonsuza dek çekilmelerini umuyorum… Aksi halde ödenecek hiçbir büyük tazminat haksız yere hüküm giymiş masum insanların yaralarını asla iyileştirmeyecektir. Tıpkı bu 5 delikanlıyı iyileştiremediği gibi…

Next Post

bar sana burada da

Çar Haz 17 , 2020
Biraz birikmişti birikim dediklerime bakan bakallın bunu sormuş olmasıYine derken anlamak için birinin bitirmesiHazırlanır sohbetlerin önceliğine ses ertesiÇünkü açıklanır yanın sakinlikte heyecan mı?Severken sonu soldan sağa solan artıkDolu saydım sayfalarına soru sormak istemedimSana sondan sonu sonsuz sayfa resmi gör istediğimDüzeltilmiş terinin sakındığın kalanınaErken olur ezberlemek ertelerdik hepSakın eskitmediğim sevecenliğimde sevincimin […]