
2015, 23 Aralık Çarşamba günü Öykü hanımla söyleşi yapmak üzere Halkalı’ da bulunan evinde buluştuk. Elimde çiçekler vardı ve Öykü hanım; eğer çiçeklerle geliyorsanız bana geliyor olamazsınız diye latife etti. Güldük, eğlendik. Bekleyebileceğinizden çok daha sıcak bir ortamla karşılaşabileceğinize eminim. Şayet benim için öyle de oldu, daha sıcak bir ortam olamazdı diye düşünüyorum. İşte sohbet tadında olan söyleşimiz…
Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. Bir araştırma ödevinin konusu olarak kendim için LGBTİ konusunu seçtim ve bunu sadece bir ödev olarak görmüyorum. Şöyle ki; lise yıllarımdan beri araştırdığım, bilinçlenmeye ve bilinçlendirmeye çalıştığım bir konu bu… Bu yüzden buradayım. Aslında asıl konumuz şu; Türkiye’de LGBTİ olmak ve bu kültürel kimliği hayata geçirmek. Özele inersek ise; Türkiye’ de trans olmak diyebiliriz bugün konuşacaklarımız için. Ama ben bunun yanı sıra sizi de tanımak istiyorum…
-Bu yüzden öncelikle bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum ve sormak isitiyorum; Öykü Ay kimdir?
Öykü Ay, Doğu’ da yaşamış, eğitimini yarı da bırakmış, altı kardeş olan, Kürt ve Alevi kökenli bir trans kadın. Eğitimini yarıda bıraktıktan sonra İstanbul’a kaçıp Türkiye’ de bir tek Zeki Müren ve Bülent Ersoy’un varlığını bir de kendi varlığını bilen ama İstanbul’a geldiği zaman bir çok eş cinsel ve trans olduğunu görüp hayata atılıp tutunmaya çalışan birey.
-Peki, sizce transseksüalite nedir ve diğer insanlar tarafından anlaşılıyor mu?
Transseksüalite, bence hayatın en anlamlı tiyatrosudur. Erkek bedeninde kadını oynamak çok zor bir sanat diye düşünüyorum. Ruhumu bedenime uydurmak zaten başlı başına bir olay. Bu yüzden Transseksüalite demek; ruhunu bedenine uydurmak demektir. Hayır, diğer insanlar tarafından anlaşılmıyor. İslami ve ataerkil bir toplumdayız. Anane, örf ve adetlerimiz var. Yani Türkiye’ de trans olmak demek; 1-0 geridesin demektir…
“41 YAŞINDAYIM AMA 42 YILLIK TRANSIM!”
-Çoğu LGBTİ bireyin bir açılma süreci vardır. Örneğin, ailesine ya da sevdiklerine… Peki bir örnek teşkil etmesi açısından Öykü Ay’ın açılma süreci nasıl gerçekleşti?
Ben aileme açılmadım. Ben 41 yaşındayım ama 42 yıllık LGBTİ bireyiyim. Ana rahmine düştükten sonra bir ceninin cinsiyetini DNA ve RNA kromozomları belirler kısacası Rabbim belirler. Bunu sonradan değiştirmek mümkün değildir. Ablamın eşi ilk okul öğretmenidir. Sürekli anneme ve babama Doğulu ve Kürt olmamıza rağmen eğitimin kısıtlı olduğu, elektiriğin olmadığı, telefon ve iletişimin kısıtlı olduğu dönemlerde söylediği tek kelime; bu çocuk özel bir çocuk, lütfen daha çok imtina gösterin. Doğu’ da olmamıza rağmen herkes tarlaya çalışmaya giderken beni evde bırakırlarmış ben de evde temizlik, yemek ve ev işleri yaparmışım. Beni zaten ailem biliyormuş. Ama tabi ki eşcinsel olmak, trans olmak, LGBTİ bireyi olmak bunlar ne demek ailem sonradan benimle öğrendi. Ben zaten bedenimin farkındaydım. Mesela, erkek çocuklarıyla değil kız çocukları ile oynardım. Eğitim süresince de bunları aşama aşama öğrendim. En son LGBTİ bireyinin açılımını öğrendim. Ama cinsel kimliğimiz maalesef anne rahminde oluşup sonradan yani belli bir yaştan sonra bilincimiz yerine geldiğinde öğrenmiş oluyoruz. Sonradan hastalık, özenti vs. bunlara inanmıyorum, bana çok saçma geliyor.
“HASTALIK, ÖZENTİLİK TOPLUMUN DAYATTIĞI ŞEYLER ASLINDA”
Aynen öyle. Toplum… Şu an bile ben bunun zorluğunu yaşıyorum. Annem sürekli ailemiz öğrenmesin, sülalemiz öğrenmesin, elalem öğrenmesin sonra ne derler diye düşünüyor. Mahalle, çevre, aile, ahlak baskısı. Bunlar hep var. İslami bir toplumda olduğumuz için ön yargı ve ötekileştirilmenin zirvede olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Onun için biraz daha yenik durumdayız.
-İslam demişken, Hayrettin Karaman’ın ‘’ Müslüman halkımız eşcinselliği ahlaksızlık kabul eder ve yaptıkları kabahat tiksintiyle karşılanır. ‘’ gibi ifadeleri vardır. Bu örnekte de olduğu gibi ülkemizde islam ile eşcinsellik arasında bir bağlantıya yer verilmiyor ve bu durum günah sayılıyor. Peki, bir LGBTİ bireyi inançlı ve dindar olamaz mı?
Ana rahminde oluşan ceninin cinsiyetini Rabbim belirler. Kuluna da yargılamak düşmez. Rabbim yargılar. Herkes gibi Elhamdülillah Müslümanız. Ateistimiz de var, Müslümanımız da var, Ermeni olanımız da var, Yahudi olanımız da. Her dinde LGBTİ bireyi vardır ama İslam da Lut Kavminden dolayı bu şekilde anlaşılması Lut Kavminin dini olarak tam anlamıyla bilinmediğinden dolayıdır. Lut kavminin Pompeii yanardağ eteklerinde o dönemde ki peygamberin çocuklara zina, kadınlara şiddet, kumar, içki vb. birçok ahlaksızlıkların olduğu dönemde gelen vahiylerde Pompeii yanardağının patlamasıyla oluşan toz bulutu ve lavların orada ki kavmin üzerine yağıp dökülüp onları taş haline getirmesidir. Ama bu camia boyunca çarpıtılıp eş cinsellerin üzerine yıkılmıştır. HİV virüsü ve AİDS’in olduğu gibi. Şu an altı yaşındaki bir çocukta HİV virüsü bulunabiliyor. Vietnam Savaşı döneminde askerlerin maymunlarla girdiği ilişkide maymunlarda olan bir virüstür bu. Maymunlarda olan bir virüsün insanlara geçmesinden dolayı yaygınlaşmıştır. Bu HİV virüsünü tarih boyunca Aleviliğin mum söndü olayına benzetirler. Çarpıtılıp eş cinsellerin üzerine atarlar. Başka vuracak birilerini bulamıyorlar çünkü. Kadın kadındır, erkek erkektir. Eş cinsellik çok özel bir cinsiyettir çünkü bir bedene iki ruh sığdırıyorsun. Hem kadın gibi düşünüyorsun hem de erkek gibi düşünüyorsun. Bence daha başarılı. Dikkat ederseniz Türkiye’de en başarılı modacılar, sanatçılar, showgirl ve showman olanlar hepsi eş cinseldir.Benim algılayamadığım konu bu madem Müslümanlık’da günah ve haram madem Müslümanlık’da eş cinselliğin yeri yok o halde neden sahnedekini alkışlıyorsun? Neden bir Müslüman olarak gidip onu dinliyorsun? O da haram.
Bazı dinler de tanrılar eş cinseldir. Ben Tayland’a bir güzellik yarışması için gitmiştim, kızlarımızı götürmüştüm. Tayland’da tanrılar eş cinsel; Golden Buddha gibi. Orada putlara tapıyorlar. Her evin bahçesinde bir put var. Birçok yere gittik ve sorduğum bir soru vardı; Müslümanlık ile Budistlerin arasında ki fark nedir? Neden bu dinler böyle? Rehbere aynen bu şekilde sorduğum zaman aldığım cevap şu şekildeydi; Budistler, özellikle Golden Buddha’ya tapanlar cinsiyet ayrımı yapmadan insanı insan gibi seviyorlar. En ünlü markaların stantlarında eş cinseller var o kadar güzeller ki inanamazsın. Türkiye’de o ünlü markaların stantlarında durmak değil kapısından giremiyorsun. Arada olan fark bu. Müslümanlık da unuttuğumuz çok fazla şey var, birçok din adamlarının, din alimlerinin ve din şarlatanlarının dini yanlış yönlendirdikleri için. İslam dini için ılımlı din diyoruz. Tanrının yarattığı her şeyi seviyorsun. Yaradandan ötürü yaratılanı sev. Beni de Tanrı yarattı. Anne karnında kendi cinsiyetimi ben kendim mi belirledim? Hayır. Rabbimin yarattığına bir din alimi olarak saygı duymak zorundasın. Kendi çıkarların ve menfaatlerin için ataerkil bir toplumda beni dışlayamazsın, ben ağaç kavuğundan meydana gelmedim. Ben o din alimi gibi annemin karnından dünyaya geldim. 41 yaşındayım, 42 yıllık eş cinselim. Bunu unutmayın. Bu yüzden yargılamak böyle bir şarlatana değil Rabbime düşer. Sevabımı, günahımı ve hesabımı Rabbime vereceğim böyle şarlatanlara değil!
-17 yıldır tesettürlü olduğunuz bilgisini edindim. Doğru ise, tesettüre girmeye nasıl karar verdiniz? Kendi inancınız sebebiyle mi, yoksa mecbur kalmanıza sebep olan durumlar mı oldu?
Saygı göstermeden saygı bekleyemezsiniz. Ben yaşadığım topluma, içinde bulunduğum çevreye ve yaşadığımız değerlere saygı göstermeden saygı bekleyemem. Ben önce toplumuma saygı gösteririm. Madem ki İslami bir ülkedeyiz, manevi değerlerin yoğun olduğu bir yerde yaşıyoruz o halde çevremden saygı görmek için onlar gibi olmaya karar verdim. Mücadeleme öyle başladım. Eşcinselliği ve trans olmayı belirli kalıplara sokmuşlar. Aslında bu basının suçu. Gazetelerin üçüncü sayfalarında şiddet içerikli ölüm, katliam ve cinayet haberleri üzerine ben de şöyle bir şey söyledim; translar aslında çok düzgün yaşayan insanlardır. Mühendis, hakim, avukat, doktor, öğretmen olanlarımız var. LGBTİ camiasında homojen olabilen insanlar vardır. Örneğin gaylar ve lezbiyenler toplum içerisine girdiği zaman homojen olabiliyorlar. Ama bir trans olamıyor. Uçaktan baksan bile, eşcinselliğin bellidir. Çünkü erkek bedeninde kadın profili çizmek zorundasın. Ruhun öyle hissediyor yani öyle giyinmek, öyle gezmek istiyorsun. Bir dönem de Rihanna gelmişti ve birçok LGBTİ bireyi absürt ve marjinal kıyafetlerle konsere gitmişlerdi. Ve Niran Ünsal’ da ‘’ Türk gençliği nereye gidiyor? ‘’ başlıklı manşetler yazmıştı, bu tarz söylemler olmuştu. Ben de ‘’ Niran Ünsal haklı mı? ‘’ dedim.Ve benim deyimimle Edirne’ den Kars’a birçok arkadaşım benim üzerime geldiler; tesettürlü olduğum için. Ben annemle ve kardeşimle geziyorken yanımdan geçen poposu açık bir eşcinsel görmek istemiyorum. Ben evime gelen arkadaşlarıma bile ‘’ Lütfen mini etekli, sarı kaynaklı, suratınızda sakal, ayağınızda iki karış topuklu ayakkabı ile gelmeyin. ‘’ diyorum. Bu da bulunduğun topluma ve yaşadığın çevreye saygıyla alakalıdır. Eğer saygı göstermeden saygı beklersen, ölü dedenden mektup bekliyorsun demektir.

“TESETTÜRÜ SEVİYORUM”
Ben İslam’ da kadına tesettürü çok yakıştırıyorum. Ben bir kadınım, tesettürü seviyorum. Koleksiyonum da var. Türkiye’ de seyehat ettiğim her yerde bir tane kazak alıyorsam, on tane baş örtüsü alıyorum.Baş örtülerimi ve antikalarımı belgesel yapmak için Kanada’dan geldiler ve baş örtülerimi çekebilmek için bir saat uğraştılar. Çünkü LGBTİ bireylerin evi ya da yaşam alanları denildiği zaman renkli peruklar, peluşlu kıyafetler, şatafatlı kıyafetler gelir. Ama benim dolabımda tesettürüm, şalvarım ve pardösülerim vardır.
-Peki, şu an neden insanlara yardım ediyorsunuz ve sadece LGBTİ bireylere mi yardım ediyorsunuz?
Devletin bizlere hak ve reva görmediği, bizleri ötekileştirmeyi bırak sokağa attığı, nefret söylemleriyle bizi nefret cinayetlerine ve şiddete maruz bıraktıkları için ve hiçbir LGBTİ bireyin bir kamu kuruluşunda içeri girip bir yardıma ve ya sosyal haklara sahip olmadıkları için bu yarayı devletin sarması gerekirken benim gibi gönüllü bireyler, trans melekler yapıyor bunu. Biz devletin yapması gerekeni yapıyoruz. Bütün Avrupa’da devlet belirli statüler uygulamış belli şartlar da ve koşullarda LGBTİ bireylere barınma, iş, sağlık konusunda yani her konuda yardım ediyor biz bunların hepsinden mahrumuz ve bunları ben Öykü Ay olarak başarmaya çalışıyorum. Edirne’ den Kars’a içinde birazcık insanlık belirtisi olan arkadaşlara her zaman diyorum; siz trans meleksiniz, zorda ve darda kalan arkadaşlarımıza biraz nefes aldıralım, yaşam sevinçlerini bir adım da olsa daha ileri götürelim çünkü sokakta kalan hasta ve zor durumda olan trans arkadaşlarımız var ki bunu ancak camianın içerisine giren bilir. Ben bir çok sokakta kalan arkadaşımı biliyorum. İşte biz bu yüzden İstanbul LGBTİ derneğinin kurmuş olduğu misafirhaneyi geliştirdik, iki katlı yaptık, yaşam koşullarını iyileştirdik. O yüzden Trans Gay Fashion Show’ u yaptık. Biraz da yaratıcılığımızı kullanarak bir festival tadında bunu Türkiye geneline yaydık. O yüzden her taraftan transların İstanbul’a bu proje için gelmesi çok onurlandırıcı oldu. Bu bizim için Türkiye gibi İslami bir ülkede ilki başarmaktı. Ve bunu hep birlikte başardık. Gazetelerin üçüncü sayfalarından çıkıp, ikinci sayfalarına girdik.
Diğer sorum da aslında bununla ilgiliydi, yani 20 Kasım Perşembe gecesi ile ilgili. Öykü Ay adını ilk kez Trans Gay Fashion adlı defile ile duymuştuk… Peki, Trans Dayanışma Defilesi nedir, amaçları nelerdir?
Edirne’den Kars’a Öykü bir şey yapmadı; Trans Melekler yaptı
Var olan trans misafirhanesinin yaşam şartlarını iyileştirmek. Mesela altı tane arkadaşımız bir göz odada kalıyordu ve iki tanesi hastaydı. Birisi psikolojik birisi de fiziksel olarak hastaydı. Diğer arkadaşlarımız da kendisine yetemeyen, belli bir yaşı aşmış ve seks işçiliği yapamayan arkadaşlarımızdı. Bizim de bu yaşam koşullarını iyileştirmemiz gerekiyordu. İslami bir ülkedeyiz, manevi duyguların en yoğun olduğu ay; ramazan ayıdır. O zaman bir sofra hazırlamıştım ve arkadaşlarım bana gelmişti. Sofranın da resmini çekmiştik daha sonra arkadaşlarım bunları paylaşıp beni etiketlemişlerdi. İstanbul LGBTİ dayanışma derneğinden bir hanımefendi altına yorum yazmıştı; afiyet olsun ama sokakta aç olanlar var… O an gözümün önüne perde gelmişti çünkü buna sebep olan bendim. Yediğimi içtiğimi insanlara göstermiştim ve bu benim yapımda yoktur çok hassas düşünürüm. O insanlar da buna özenmişti… Ben de o misafirhanenin varlığını duymuştum ve arkadaşlarıma bir mesaj attım; arkadaşlar aç olanlar var lütfen yardım edelim diye… Bunun sabahına kalkıp bilgisayarıma oturduğumda şoka girdim. Manevi duyguları biraz incitmiştim galiba, insanların bam teline dokunmuştum o gece… Telefonuma baktım, yine şok oldum. Cevapsız aramalar, mesajlar, mailler ve Facebook üzerinde inanılmaz bir ilgi vardı. Ardından kapı çaldı; yıllardır görüşmediğim bir arkadaşım elinde iki tane ramazan paketi ile bana gelmişti. Ben de o ramazan paketlerini açıp, resmini çekip Facebook’a koydum. Aslında bir görsel algı yaratmaya çalıştım. Mesaj da yazdım; Bu arkadaşım bunları getirdi, ben de bunları aldım. Hepsini misafirhaneye götüreceğiz dedim. Bu olaydan on gün sonra, koridorum, evimin yatak odası, salonum, her yer ağzına kadar erzak doldu. Komşularım dahil her yer doldu. Postane ve kargo şirketlerinin sahipleri kapıma kadar gelip ‘’ bu yardımlar nereye gidiyor? ‘’ dediler. Kargo şirketleri, postaneler kapıma kadar erzak getirdiler. Ve biz bunları Trans Melekler dediğimiz arkadaşlarımız ile gruplandırdık. Bir kamyonu doldurduk. Öyle bir dayanışma ağı oluştu ki inanamazsınız. Bunu hep translar yapıyordu ama bu sefer heteroseksüel ailelere kadar ulaştı bu durum. Herkes bizler de bir şey göndermek istiyoruz diyerek birçok şey gönderdiler. Artık Türkiye’nin her yerinden kargolar geliyordu ve bununla baş edemedim tek başıma. Bunların bir kısmını misafirhaneye götürdük. Daha sonra kuru baklagiller dışında peynir, zeytin ve yumurta gibi yiyecekler temin etmeye başladık. Çok büyük oteller bize ulaştı yardımcı olabilmek için. İlgi çoğalınca tabi ki erzak da çoğaldı ve yardımlarımız sadece translara gitmedi. Kobani’den gelen mültecilere ve mülteci çocuklara da gitti. Ankara’ da ilk kez nefret cinayetine kurban giden Dilek İnci adına bir kıyafet bankası açtık ve bu kıyafet bankasından kıyafetler ihtiyacı olan trans mahpuslara gitti ve kobaniden gelen mültecilere ve mülteci çocuklara gitti. Edirne’den Kars’a Öykü bir şey yapmadı; Trans Melekler yaptı. İçinde insanlık kalanlar bunu yaptı. Ben ortaya sadece fikrimi koydum. Ama insanlar şöyle bir misyon yarattılar; Öykü sen bunu yaparsın. Beni olduğum yerden tepeye çıkardılar. Yoruldum. Çünkü bir bireysin, bir yere kadar gidebilirsin, arkanda bir kurum yok. Son zamanlarda Şişli Belediyesi ve Beşiktaş Belediyesi’nin inanılmaz yardımlarını gördük. Boysan Yakar, Şişli Belediyesindeydi ve rahmetli oldu. Beşiktaş Belediyesinde ise Ejder Nersab şu an çalışıyor, gay bir arakadaşımız ve çok aktif roldeler. Görünür kimlikle çalışıyorlar. Kendilerine de teşekkür ediyoruz.Misafirhanenin yaşam şartları çok kötüydü, bir odada ve mutfakta yatıyorlardı. Biz bunları sosyal medya üzerinde videolarla gösterdik. Yardımları da gösterdik gittiği yeri de gösterdik. Başarılı olmanın nedeni de buydu. Bir iğneyi dahi gösterdik. Buradan geldi ve buraya gitti dedik. Her gelen yardımı makbuzları ile gittiği yere kadar gösterdik.
“BİZİ DE ALKIŞLAYIN!”
Sokakta olan trans bireyi taşlıyoruz, sahnede olanı alkışlıyoruz. Sokaktakini sahneye taşımalıyız dedim. Bizi de alkışlayın. Neden taşlıyorsunuz? İnsanları sevmek bu kadar zor mu? Madem Müslümansın, Allah’ın yarattığı her şeyi seviyorsun o zaman bizi de sevin. Dedik ki; kostümlerinizi tasarlayın, ince ruhlu insanlarız, bir kere düşünmüyoruz, iki kere düşünüyoruz hem kadın gibi düşünüyoruz hem de erkek gibi düşünüyoruz. Bir araya gelelim ve kıyafetler elde edelim dedik. Bunları da podyumda sunalım dedik. Çünkü Türk toplumu sahnede olanı alkışlıyordu, o halde bizi de alkışlasınlar. Biz uzaydan ya da ağaç kovuğundan meydana gelmedik, herkes gibi annemizin rahminden dünyaya geldik. Bunları sahneye taşıdık. Çok zor bir süreçti. 45 tane trans ile kapı kapı gezdik. Herkes biz de varız demek için koştu. Bir tek ben değil. Koca bir Türkiye’yi arkama almıştım, normal insanlar da vardı aramızda. Bizi alkışlıyorlardı, çünkü bizi kavgada, uyuşturucuda, sekste görmüyorlardı. Bizi sahnede emek verirken, insanlığımızı kanıtlamak için görüyorlardı. Ama biz zaten insanız ve bunu kanıtlamak için uğraşmak bana çok acı geliyordu.Biz o defileyi yaptık. 45 tane trans ile uğraşmak bir manga asker ile uğraşmak ile eş değerdir ve ben bunu başardım. Program bittikten sonra X Large’ ın sahibi Hüseyin bey beni çağırdı ve alnımdan öptü. ‘’ Sen aslında çok şey başardın. ‘’ dedi. Ne yaptığımın farkında değildim aslında. Bütün personel cebinde ki paralarını bize getirdiler. Bunlar da bizim katkımız dediler. O gece 50 bin liraya yakın para elde ettik. Şu an Türkiye’de hiçbir dernek ya da kuruluş bir gecede o kadar parayı elde etmemişlerdir. Bizim bu parayı çok sağlıklı kullanmamız gerekiyordu. Ve biz de kendi komisyonumuz ile birlikte mevcut misafirhaneyi iki katına çıkardık. Yaşam koşullarını düzeltebilmek için ranzalar aldık. Nevresim takımları, çarşaflar, yorganlar, halılar, perdeler her şeyini aldık. Bir yıllık kirasını ödedik. Altı kişilik olan yatakhaneyi yirmi kişilik yaptık. Şu an on dokuz tane trans birey kalıyor aynı zamanda mülteciler de kalıyor. Böyle bir konuda ilk olduğum için çok mutluyum. İzmir’ de de Hande Öncü adına bir trans misafirhanesi açtık. Şu an Ankara’ da kuruluyor. Devletin yapması gerekiyor. Kadın sığınma evleri var. Erkek sığınma evleri bile var. Translara neden açmıyorsunuz?Aslında en büyük hayalim insanların, spor, sağlık, eğlence gibi ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir tesis açabilmek. Tek başına çok zor çünkü koca bir devlet karşında. Tek başınasın. 10 gün içerisinde 3 tane arkadaşımızı öldürdüler. Bu durum enerjimi tüketti beni yordu. Çalışma alanlarımız da gün geçtikte daha da daralıyor. Ne diyeyim, umarım her şey daha güzel olur…
-İlk okul öğretmeni ve turizmci olduğunuzu söylemiştiniz. Türkiye’ de mesleğinizi icra edemiyor musunuz? Bu konuda önünüze çıkanlar nelerdir?
Hayır, mesleğimi icra edemiyorum. Hiçbir devlet kuruluşunda trans birey çalışmıyor. Açık kimlikli gay dahi çalıştırılmıyor. Yeni yeni belki olabilir. Şişli Belediyesi’nde Boysan Yakar vardı. Beşiktaş Belediyesi’nde Ejder Nersab görünür kimlikle çalışan arkadaşımız. Yani yeni yeni olmaya başladı ama bu bir trans kimlik olarak değil gay olarak olmaya başladı. Maalesef Türkiye’de bir trans birey devlet kurum ve kuruluşlarında çalışamıyor.
-Yine sizin dünyanız üzerinden gidecek olursak, komşularınızla güzel bir hayat kurduğunuzu görebiliyorum. Toplum içerisinde olan transfobiyi aşıp bunu nasıl başardın?
Sohbetimizin ilk başında söylediğim gibi, toplum değerlerine saygı göstermeden saygı bekleyemezsiniz. Ben 17 yıldır tesettürlüyüm. 17 yıldır da burada oturuyorum. Buraya ilk taşındığım zaman çok büyük tepkiler gördüm. Zamanla bu tepkiyi verenlere izah ettim. ‘’ Beni tanımadan lütfen ön yargılı davranmayın, beni tanıyın, ben cami müftüsünün kızı değilim evet ama beni lütfen tanıyın. ‘’ dedim her zaman. Ama tabi ki beni tanımadan önce ön yargıları vardı. Ben de bu ön yargıyı onlarla toplantılara katılarak, Kuranlara giderek, Kuran-ı Kerim dinleyerek yıkmaya çalıştım. Onlar gibi olmaya başladım. Ama belli bir dönemden sonra aç olduğumu gördüm. Çalışamıyordum çünkü dini duygularım çok yoğundu. Ama Allah Allah deyip sonradan yallah yallah diyenler kızım aç mısın bile demediler. Ben de açtım, duvarları yiyemiyorsun ki. Seks işçiliğine başladım. Yola çıktım. Çalıştım. Komşularıma da ‘’ ben evimde aç otururken hiçbiriniz demediniz ki ‘’ kızım aç mısın, tok musun? ‘’ dedim. Müslümanlık ne der; komşun açken evinde tok yatamazsın. Ama onlar sadece Allah Allah dediler ve gönülden demiyorlardı. Arada olan fark da buydu. Onlar da yapmış olduğu hataların farkındaydı. Eksikliklerinin farkındaydı. Aslında burada saygıyı ben onlara gösterdim ve saygıyı da bekledim. Sonra da o saygıyı gördüm. Çünkü ben de onlar gibiydim. Eksim ya da artım yoktu. Onlar gibi düşünüyordum. Onlar gibi bir Müslümandım. Transfobiyi yenmek kendi elimizde. Bunu bütün arkadaşlarıma söylüyorum; lütfen önce karşınızda olan insanlara saygı gösterin. En son olan onur yürüyüşünde, bana tepki verdiler. ‘’ Sen Müslüman ve dindar bir transsın. ‘’ dediler. Ee, siz Yahudi misiniz? Sizler de Müslümansınız. Ama ramazan ayındayız. Ramazan ayında insanların manevi duygularına, manevi değerlerine saygı göstermeden saygı bekleyemezsiniz bu toplumdan. Tamam bir gün onur yürüyüşünüz var. Ama onurunuz batsın o halde çünkü adamlar oruçlu yanından poposu açık, memeleri açık birisinin geçmesini ister mi?Tabi ki istemez. Ben istemiyorum. Herkes bu konu da beni yine topa dizdi. Sonra gittiler ve polis müdahalesi ile karşılaştılar. Polis müdahalesi olduğunu bilseydim, herkesten önce gider o zehirin önünde durur o silahı da yerdim. O şiddetin içinde polise karşı da direnirdim.
“UÇAKTAN BAKSALAR, İBNELİK BELLİYDİ!”
Ben bir yıl önce Onur yürüyüşüne gittiğimde, İstiklal Caddesinde yürüdük. Tünele kadar geldikten sonra bir çok trans heykele çıkarak memelerini açtılar ve ben buna karşı geldim. Bunu yapmayın arkadaşlar. Makyajınızı yapın, absürt kıyafetler giyinin sonuç olarak festival tadında kutlanan bir yürüyüş. Herkes kimliğini yaşasın. Ki ben orayı görünce bu kadar eşcinsel Türkiye’ de nerede yaşıyor dedim. Yer gök eşcinsel. Herkes oradaydı. Ama arkamı bir döndüm, birkaç tane trans vardı. Nasıl yani dedim, o kadar gay ve lezbiyen vardı. Hepsi hemen halk ile homojen olmuştu. Kimse belli değildi. Bir tek translar hedef halindeydi. Çünkü uçaktan baksalar, ibnelik aşağıdan belliydi. Onlara da anlatmak istediğim şey bu; arkadaşlar yanlış siyaset uyguluyorsunuz, bunu yapmayın. Toplum da göz önünde olan, nefret cinayetlerine kurban giden bizleriz. Çünkü bizleri hedef haline getiriyorlar. Ben bir çok kez söyledim; LGBTİ’ den ‘T’ harfini lütfen çıkartın. Çünkü translar kendi halinde.Bizi hedef gösteriyorsunuz. Siz yapıyorsunuz vebalini bizler ödüyoruz. Sen kalkıp seks işçiliği yapan insanları hedef halinde gösterirsen o halde yarın öbür gün çıkan cinayet haberlerini zevk ile okuman gerekir. Bizi lütfen yanlış siyaset yaparak, hedef halinde göstermeyin. Transfobiyi aşabilmemiz için LGBTİ derneklerinin, kurum ve kuruluşların transları bir adım önde göstermeleri gerekiyor. Bizi topluma karşı nasıl pozitif halde gösterebilirsiniz? Bunu ben de yapmaya çalıştım. Ama birkaç marjinal arkadaşımız Taksim’ de ramazan ayında soyundular. Bunu yapacaklarını biliyordum, yaparlar. Çünkü marjinal insanlar. Seks işçiliği yapıp da uyuşturucu ve alkol kullanmayan çok az insan vardır. Ama bunları oraya taşımaman gerekiyordu. Ben ramazan ayında olduğumuzu söylemiştim. Kime göre ahlak dediler. Topluma göre ahlak… kimse senin poponun meraklısı değil. Sen topluma saygı göster ki toplum da sana göstersin. Onun için transfobiyi yenebilmek adına toplumun değerlerine saygı göstermediğimiz müddetçe bunun olacağını zannetmiyorum.
-‘’ Bir transseksüel kadının ülkemizde başına gelebilecek her şeyi yaşadım. ‘’ derken ne demek istediğinizi transseksüel bir kadının başına gelebilecekleri aktarmamız açısından özetleyebilir misiniz?
Seks işçiliğinin en dibinden geldim hem de eğitimli birisi olarak. Merter’den gelmeyim. İki kere kurşunlandım, beş kere bıçaklandım. Birçok işletmecilik yaptım, birçok bar işlettim. Ama her zaman çalışma alanlarımız kısıtlandığı için yollara çıkıyoruz. Bir transın, bir eş cinselin başına gelebilecek en uç noktadaydım ve her şeyin en dibini yaşadım. Kurşunlandım, bıçaklandım, yirmi kişi tarafından dövüldüm, beş kişi tarafından kaçırıldım, yedi kişi tarafından tecavüze uğradım. Bir insanın başına gelebilecek başka ne olabilir?Türkiye’ de transım, aleviyim, kürdüm, Doğu’ da yaşadım… Bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyleri yaşadım…
-Size göre bu ülkede bütün öteki olan kimliklerin ötekileştirilmesinin asıl nedeni nedir?
Ön yargıdır. Toplumumuz için eğitim şarttır diyoruz. Ama bir çok eğitimli insan görüyoruz, eğitimle yaşamlarını düzelttiklerini zannediyorlar… Eğitim sadece kişinin kendini daha iyi koşullarda yaşamaya hazırlaması içindir. Önemli olan insani ve vicdani duygulardır. İnsanlara ön yargı ile bakmamamız gerekir. İslami bir ülkedeyiz, hoşgörü dini var. Lütfen çevremizde olan insanlara biraz hoşgörü ile yaklaşalım. Nefes alan her canlıyı seviyorum, bir karıncayı dahi incitmekten korkarım. İnsanları sevmek bu kadar zor mu? Çocuklarımızı seviyoruz, kardeşlerimizi, dayımızı, teyzemizi, halamızı, dayımızı, komşularımızı seviyoruz. Peki sokakta olan insanları öldürelim mi? Kendi çevremizi, kan bağımız olan insanları sevdik ama nefes alan her canlıyı sevmek başka bir şeydir. Bu bir meziyettir. Onun için Tayland’ da duymuş olduğum şeyin etkisinde çok kaldım. ‘’ Cinsiyet ayrımı yapmadan insan olarak sevmek, herkesi insan olarak sevmek. ‘’ Birçok yerde, bir çok transın çalışması beni çok mutlu etmişti. Girdiğim her yerde bir trans görüyordum ve heteroseksüel insanlardan daha düzgün giyimli, daha düzgün diksiyonlu, daha düzgün davranabilen. Neden bizler bunu başaramıyoruz? Çok zor bir şey mi? Sahnedekileri görüyorsunuz, en güzel kıyafetleri biz onların sırtına takıyoruz, alkışlayarak… Onların yaşam standartlarını Türk toplumu olarak bizler yükseltiyoruz. O zaman Müslümandın. Bizim suçumuz ne? Toplumun içinde olmak mı? Alt tabaka da olmak mı? Onları üst tabakaya siz taşıdınız ama.Onlar annelerinin rahminden kürklerle, limuzinlerle çıkmadılar. Siz onlara kürk giydirdiniz, altına araba çektiniz. Ama bizleri dövüyorsunuz. Arkadaşlarımın boğazını kesiyorsunuz. Beni üç kere kurşunladınız. Durduk yere mi? Trans olduğum için mi? Çekmece köprüsünde dururken, yoldan geçen araba kurşun attı bana. Ve bunun acılarını ben yaşadım. Bir çok arkadaşım yaşıyor. En son ölen arkadaşım gaydi ama trans olarak çalışıyordu. Boğazını kestiniz ve iki tane çocuğu vardı. Neden? Bize gül at demiyoruz sana ama taş da atma. Onun için ön yargı çok önemli. Ben de burada 17 yıldır insanların ön yargılarını yıkmaya çalışıyorum. Yıktığıma da inanıyorum. Burada 88 tane daire var ve buradan Halkalı’ya kadar çık beni herkes tanır. Ve her kapıyı çalıp, girip bir bardak çay içebilecek kapasitedeyim. Öyle bir zaman ve öyle bir toplumdayız ki, insanlar birbirlerine günaydın ve iyi akşamlar demeyi unutmuş. İnsanlar birbirlerine sevgiyle bakmayı unutmuş, translara nasıl baksınlar… İnsanlık bitmiş. Bizler değil Türk toplumu utansın. Hani Müslüman ülkeydik? Hani hoşgörü diniydi? Hani hepimiz kardeştik? Kardeş kardeşi öldürür mü? Neden bizi öldürüyorsunuz? Lanet olası ön yargılar… Çok şey istemedim; erkek bedeninde kadın gibi dolaşıyorum. Kime ne zararım var? Kendi bedenimden başka hiç kimseye zararım yok. O zaman bırakın da beni Rabbim yargılasın, kulları değil, o şaklaban da değil!

“İKİ ÜNİVERSİTE BİTİRDİM AMA YOLLARDAYIM…”
Bir insan olarak çok duyarlıyımdır. Çok hassas düşünüyorum, her konu beni çok etkiliyor. Eskiden çok etkilemiyordu. En dip noktadaydım, seks işçiliği yapıyordum ve hayata tutunmak için tırnaklarımla bir yerlere tutunmuştum bırakmıyordum. Her gün kan revan içinde eve geliyorum ama asla ayılmıyordum. Duşa girdiğim zaman her yerimden kanlar akıyordu. Karşı komşum Ayten hanım, beni evime çıkarır, yıkar, üstümü giydirir, çorbamı yapardı. Kızım gitme derdi. Napıyım, ne yiyeyim? Site yöneticimiz her zaman bana derdi ki; kızım çok param olsun seni çalıştırmayacağım ben bakacağım sana… Ve ben ilk okul öğretmeniyim, iki üniversite bitirdim ama yollardayım. Beş liranın peşindeyim. Ben yine de kendi adıma şanslıyım. Ama arkadaşlarım hala yoldalar. Kış günü mini etekle duruyorlar.
Bildiğimiz gibi eşcinsel ve trans bireylerin hakları dünyanın her tarafında tanınırken Türkiye’de bu haklar tanınmıyor. Avrupa ülkeleri içinde en çok trans cinayeti ( büyük çoğunlukla seks işçisi trans kadınlar ) işlenen ülkesi Türkiye… Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Ataerkil ve islami bir ülke olduğu için, eş cinselliğin Lut kavmi ile eşleştirilmesinden dolayı Kuran’ da yeri yokmuş. Kısacası dinde çarpıtılan ayetlerin eşcinsellere mal edilmesi diyebiliriz. Eşcinselliği günah ve haram gibi gören bir zihniyet olduğu için, nefret cinayetleri artıyor. Buna sebep olanlar da din alimleri, din şarlatanları… Ama oysa ki 70 yaşındaki bir adamı 7 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlendirmeyi caiz görüyor bu din. Lut kavmi de onların yüzünden helak oluyor. Bir erkeğe üç tane eşi helal görüyor, yedi yaşında olan bir çocucuğu 40 yaşında ki bir adama helal görüyor o halde benim eş cinselliğimi haram görüyorsa, haram kalsın. Esas sapkınlık onlarındır. Köpeğe ve tavuğa tecavüz ediyorsun, kendi kadınına şiddet uyguluyorsun ve üzerine başka eş getiriyorsun ve bu şekilde ataerkilim bu şekilde Müslümanım diyorsun o halde buyrun buradan yakın…
-Çoğu trans kadın, toplumsal baskılar nedeniyle mesleğini yapamaz duruma gelmiş, sizinle konuştuğumuz gibi. Bu sebeple çoğu trans kadın seks işçiliğine sürüklenmiş. Seks işçiliği ile trans olmak arasındaki bağ sizce tam olarak bu mudur?
Hiçbir transın, hiçbir insanın seks işçiliğini isteyerek yaptığına inanmıyorum. Yaşam standartlarını biraz daha kolaylaştırabilmek adına iş imkanı olmadığı için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyorlar. İsteyerek yapan arkadaşlarımız da vardır. Nefret cinayetlerini aza indirgeyebilmek adına şunu söylüyorum; hiçbir trans isteyerek seks işçiliği yapmaz, mecbur kaldığı için yapar. Hangi insan bu soğukta mini etekle yolda beklemek ister? Sanmıyorum…
-Türkiye transfobi ve homofobinin fazlasıyla yaşandığı bir toplum olmasına rağmen transseksüel bir ikona da sahip. Türkiye’ de bilinen ve duyulan ilk trans kadın olan Bülent Ersoy, sanatçı kişiliğiyle de çok göz önünde olması, yaşantısıyla da zamanında büyük aktivizmler yaparak ‘’ cinsiyet değiştirme ‘’ ve ‘’ kimlik hakkı ‘’ gibi kavramları ülkemize getirmiş olan kadındır. Öyle ki transseksüellik denince bir zamanlar akla sadece Bülent Ersoy geliyordu. Lakin Bülent Ersoy’un trans hareketine destek olmayışı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence var. Maddi yönde belki olmayabilir. Ama manevi yönde çok katkısı var diye düşünüyorum. Bülent Ersoy, saraya çağırıldığı dönemlerde Tayyip Erdoğan ile yapmış olduğu bir diyalog vardır. Tayyip Erdoğan ile Bülent Ersoy yan yana oturarak kahvaltı yapıyorlar. Tayyip Erdoğan Kasımpaşalıdır, eşcinsellerin en çok olduğu yer. Bülent hanım, Tayyip Bey’e eğilerek der ki: Neden eşcinselleri ve travestileri sevmiyorsunuz? Tayyip Bey ise tek bir kelime ile cevap verir: Travestileri ve ibneleri sevmeseydim burada oturmazdınız Bülent hanım. Bu bence en büyük aktivizmdir. Bülent Ersoy olarak orada olabilir ama bir trans kadın olarak orada. Yani manevi katkılardan bahsediyorum. Sizin dediğinize gelirsek, Bülent hanımın öyle davranmasının tek bir nedeni vardır. Genelde bunu kimse bilmez, biz birkaç arkadaş biliriz. Bülent Ersoy yasaklı dönemlerinde Türkiye’yi terk etmiş. Yurt dışında yaşayan translar da Bülent Ersoy’u sokakta yatırmışlar. Evlerine kabul etmemişler. Evlerine kabul edenler ise bir hizmetçi gibi kullanmışlar. İtelemiş, ötelemiş ve dışlamışlar. Bülent Ersoy’ da o dönemlerde bir yemin etmiş; ‘’ Bu yasa kalkacak, inanın hiçbiriniz için tırnağımı bile kıpırdatmayacağım. ‘’ Bu yüzden domuz gibi inadından dolayı hiçbir şey yapmıyor. Siz bana çok çektirdiniz siz de çekin, herkes kendi başının çaresine baksın diyor. Zeki Müren ile olan didişmesinin sebebi de buydu. Çünkü Zeki Müren Türkiyedeydi, erkek kılığındaydı, gaydi, homojen olabilirdi. Ama Bülent Ersoy kadın görünümündeydi. Yasaklıydı… Bülent hanımın artık farklı düşünmesi gerekiyor. Evladı yok. Bir çok imkana sahip. Hayat standartları uç noktalarda. Çevresinde olan zor durumda ki insanlara ya da Türkiye’de ki trans bireylere yardım edebilir. Para ver demiyorum. Ev ver, araba ver demiyorum. İmkan ve olanak sağla. Kapıları arala. Bunu yapmasını çok istiyorum. Ama intikam ve domuz inadı hala devam ediyor. Aslında bu bütün transların mizacında vardır çünkü hayata 3-0 yenik başlıyorsun. Toplum seni dışlıyor, devlet seni dışlıyor en önemlisi ailen seni dışlıyor. Sadece bulunduğun ortamı dönüştürebiliyorsun. Aileni dönüştürebiliyorsun, toplumu dönüştürmeye başladığın zaman zaten ömrün bitmiş oluyor. Çünkü ömrün dönüştürmekle geçiyor. Zaten en başta kendin ile uğraşıyorsun, kadın olacağım diye bedeninle uğraşıyorsun, yaşam standartların ile uğraşıyorsun. Sonra bir bakıyorsun ömrün bitmiş. Bazen de ömrün bitmiyor, öldürüyorlar. Müsaade etmiyorlar. Bunun mücadelesini vermeye müsaade etmiyorlar. Bülent hanımdan çok isterdim. Biraz kapıları aralasa, o kadın cennetlik olur. Ama maalesef yapmıyor. Ben o konumda olmak, Bülent hanımın yerinde olmak çok isterdim. O kapıları değil her şeyi açardım. Bu halimle bile diyorum; evim açık, kapım açık, sofram açık, yatağım açık, her şeyim açık.Her şeyimi paylaşırım, sevdiğim insan hariç. Bu konuda çok katı, Türkan Şoray kurallarım vardır. Bülent hanım birazcık kapıları aralasa Türkiye’ de o nefret biraz daha sönecek.
“TOPLUMUN AHLAKİ DEĞERLERİNİ TRANSLAR DENGEYE SOKAR.”
Toplumun ahlaki değerlerini dengeye sokan tek insanlar translardır. Çocuk tacizleri, kadına taciz, kadına şiddet… Bunları azaltan tek bireylerdir. İnsanlar evde sapık seks dürtülerini, kendi eşinde, sevgilisinde gerçekleştiremediği zaman trans bireylere gidiyor ve bütün sapkınlıklarını onlarda gerçekleştiriyorlar. Toplumun ahlaki değerini bu şekilde dengeye sokan translardır. Translar olmazsa o insanlar sokakta olacaklar. Sokakta kadınları ve çocukları taciz edecekler. Ama gidiyorlar bir trans ile birlikte oluyorlar, egolarını tatmin ediyorlar sonra da çıkıp gidiyorlar. Alan memnun, veren memnun.
“EĞLENCELİ İNSANLARIZ”
Bizler gök kuşağı renklerini barındırıyoruz. Bayrağımız gök kuşağı. Bizleri kullanın. Eğlence sektöründe kullanın. Üçüncü sayfa nefret cinayetlerine koymayın, eğlence sayfalarına koyun. Emin olun Hande Ateizi’ den, Nurgül Yeşilçay’ dan daha çok eğlendiririz. J Yani eğlenceli insanlarız. Hayata pozitif bakıyoruz. Sevgiyi iki katı yaşıyoruz; hem kadın hem de erkek gibi. Erkeğin de hoşlanacağı gibi davranıyoruz, kadının da hoşlanacağı gibi davranıyoruz. Ama ikisini birleştirince farklı bir karakter çıkıyor mesela Öykü çıkmış…
-Pembe-mavi kimlik ve kabahatler kanununa gelecek olursak… Kabahatler Kanununa göre insanları rahatsız etmenin cezası 69 tl. Polisler ise, trans kadınların her nedense insanları rahatsız ettiği kanısına varıp, sırf trans kadın olmasına bile kanun bahanesiyle 69 tl ceza kesebiliyor. Ayrıca mavi kimliğimiz varsa devlete göre kadın kılığına giren erkek sayılıyor, trans kadın değil. Üstelik mavi-pembe ayrımı sadece Türkiye’ de var olan bir uygulama. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bundan beş sene önce trans birey iseniz yolda polis tarafından alınıp, ceza yiyordunuz. Üstelik eşofmanlarınla bakkala giderken bile. Çünkü trans bireysin. Tek bir gerekçeleri vardı o da yol kenarında durduğun için trafiği aksatmak, ulaşımı etkilemek. Ama bu durum mahkeme sürecinde aşıldı diye biliyorum. Artık sadece fuhuş esnasında yakalanırsanız 80 TL ceza alıyorsunuz.
-Medya halkın bu konulara bakış açısını oldukça etkileyen bir faktör. Ve medyanın LGBTİ bireyler için de pek hoş bir dili olduğu söylenemez hatta cinsiyetçi ve nefret dili var diyebiliriz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de olan en büyük nefret cinayetlerinin sebebi basındır. Hatta tek suçlusudur. Çünkü onlar hiçbir ana haber bülteninde normal bir işte çalışan bir transı göstermediler. Ya ellerinde satır ya da bıçak ile gösterdiler. Bunu trans terörü olarak gösterdiler. Birkaç kişinin yapmış olduğu hatayı tüm camiaya mal ettiler. Her zaman söylüyorum; bizleri lütfen üçüncü sayfa haberi olmaktan çıkarın, ikinci sayfalara taşıyın çünkü bizler eğlenceli insanlarız. Ama artık yavaş yavaş translara yer verildiğini görebiliyorum. Mesela; Ayta Sözeri. Kendisi bizim için çok büyük bir aktivizmdir, bir çok dizide oynamıştır. Benim için önemli olan dizi saatlerinin öne çekilmesiydi. Bir trans bireyin oynadığı dizi haberlerden sonra saat sekizde gösteriliyorsa bu inanılmaz bir başarıdır. Ama 23.00’ dan sonra gösteriliyorsa zaten çocuklar uyumuş oluyor. Nefret cinayetlerine kurban gitmememiz için basının bizi şiddet içerikli görüntülerle lanse etmemesi gerekiyor. Bu konuda basına çok büyük bir görev düşüyor.
-LGBTİ örgütlerinin ön planda olmaya başlaması, devlet politikasında bir ilerleme sağladı mı?
Evet ama yanlış politika uyguluyorlar. Lgbti kurum ve kuruluşları ılımlı siyaset yapmalıdır. Hala kendi varlığını kabullendirememiş olduğun bir ülkede uç siyaset yapamamalısın. Bu sebeple bu dernekleri her zaman eleştiriyorum. Uç siyaset bizim harcımız olmamalı. Önce kendimizi kabul ettirmemiz gerekiyor. Sen kendini bile kabul ettirememişken elinde HDP bayrakları ile en önde nasıl durursun. Ben de Kürt ve Aleviyim ama bunu hiçbir şekilde kullanmıyorum. Ya da AK PARTİ’Yİ kullanmıyorum. Siyasi görüşümü kimseye lanse etmiyorum. Sen daha LGBTİ’nin L’sini bile kabul ettiremiyor ama aynı zamanda LGBTİ bayrağı altında HDP görüntüsü veriyorsun. Önce kendini kabullendir…
-Aslında tam olarak benim merak etmiş olduğum bir konuya değindiniz. Bugüne kadar tanımış olduğum LGBTİ bireyi olan arkadaşlarımın hepsinin Kürtlerle ilgili paylaşımları oluyordu. Kürt olanları dahil etmezsek diğer hepsi de kürtçe yazılar yazmaya çalılşıyor HDP’yi destekliyorlardı. Belki de hep bana böyle denk geldi bilemiyorum. Bunun nedenini hep merak etmişimdir…
Dernek yetkililerin ve çalışanlarının Kürt kökenli olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bir de HDP Lgbti bireylerine karşı ılımlı siyaset yaptı. Ama bence eşcinselleri kullandılar. Chp hiçbir şekilde LGBTİ bireylerini anmadı. Ama Hdp bütün LGBTİ camiasının oylarını topladı. Kılıçdaroğlu dedi ki: Anca ibnelerden oy alırsınız!
-Türkiye’ de LGBTİ olmak ve bu kültürel kimliği hayata geçirmek konusunu özetleyecek olursak bu konuya eklemek istedikleriniz ve son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
İçimizdeki ön yargıları yıkalım. Hiçbir hastalık öldürmez; kin ve nefret öldürür. Lütfen birbirimizi sevelim. Manevi değerlerimize ve birbirimize saygı duyalım. Sokaktakini taşlamayalım, gerekirse sahneye çıkalım. Bizi sevmeniz için ne yapmamız gerekiyor? Çıktığımız yere geri dönemiyoruz ki… Hepimiz topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Belki de mezarlarımız yan yana olacak. Bu dünyada hepimiz misafiriz. Bu sebeple ne olur birbirimizi sevelim.
“HAMAM OĞLANLARI”
Bunu söylemeden geçemeyeceğim: Osmanlı’ da eşcinseller saygın kişilermiş. Cariyelerin bulunduğu kısmın yanında ‘ hamam oğlanları ‘ dedikleri hadım edilmiş, genç çocuklar varmış. Padişahlar hamama gittikleri zaman kadınların yanı sıra hamam oğlanlarını götürürlermiş, cinsel arzularını tatmin ederlermiş. Yani tarihimizde de eşcinsellik vardır ve saygı görmüştür. Bizi de sevin, bize de saygı gösterin…