İtirazım Var’ı kimse Müslüm baba gibi söyleyemedi, çünkü itirazları yoktu.
Umay Umay

Mehmet Erdem’in senaryosunu yazdığı, Can Ulkay’ın yönettiği ve Çağatay Ulusoy’un başrolünü üstlendiği Kağıttan Hayatlar geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayınlandı. Her Netflix işinde olduğu gibi İstanbul temasının ön planda olduğu hikayeden kısaca bahsedecek olursak, hayatını kağıt toplayarak sürdüren ve organ nakli bekleyen Mehmet, bir çocuk bulur. Mehmet’in hayatına kağıt arabasının içinden giren Ali, ‘nedense’ Mehmet’in yaşama amacı olur ve Mehmet her şeyi Ali için yapmaya başlar. Filmle ilgili daha fazla spoiler vermeden, filmi TikTok videosuna çeviren detaylara geçelim isterseniz.
Çağatay Ulusoy’un hemen hemen her işi gibi bu işi de karakterin mahalleliye selam verip onlara laf atarak yürümesiyle başlıyor. Tam bir klişe daha ne kadar tekrarlanabilir diye düşünürken karşımıza diğer klişeler dikiliveriyor; yine Netflix, yine suçun ortasında kalan ve yine birbirine destek çıkan bir mahalle. Filmin Netflix’in bundan önceki Türkiye yapımı 50m2 ile tek ortak yanı da bu değil üstelik. Senarist Mehmet Erdem de tıpkı Burak Aksak gibi karakterin amacını seyirciye kestirmeci bir yoldan anlatıyor. Mehmet, bu gözlerin gördüğü en büyük klişelerden biri olan ‘ölmeden önce yapılacaklar listesinin’ başına amacını yazıyor ve bu amacı durup dururken yıllardır tanıdığı arkadaşı Ganzi’ye okuyor; anneni bul. Tamam da Ganzi zaten biliyor bunu? Bize okusana.

Eleştirilecek noktalar film boyunca üzerimize yağan anne sömürüsüyle de kalmıyor. Mehmet’in (Çağatay Ulusoy) kurduğu her cümlenin ‘lan’ veya ‘oğlum’ ile bitmesi yazılı bir metin üzerinden ilerlendiğini sürekli olarak kafamıza kafamıza vururken, bir senaristin daha ‘gereksiz neşeli eşcinsel’ karakteri yazmış olmasına üzülmeden edemiyoruz.
Sanat sepet işleri üzerine düşünmek güzel ama önce sağlık diyerek şöyle bir uyarı da yapmış olayım; Ali’nin yaklaşık 7-8 dakikada bir kaybolması ve Mehmet’in sürekli olarak çevresindekilere ‘Ali nerede?’ diye bağırması yüksek dozda ‘bağıran Çağatay Ulusoy’ almaktan komaya girmenize sebep olabilir. Kameralı ortamlarda sürekli olarak birilerini azarlaması, bana birini hatırlatsa da, bu konuyu Kağıttan Hayatlar, Where are you Ali? deyişini söyleyen sanatçı için müthiş bir telif kapısı olabilir diyerek kapayalım…
Yapım, zaten yeterince hızlı olan geleneksel Netflix temposunu daha da hızlandırarak, öyküyü bir TikTok videosu standartına çekiyor. Hemen hemen her dakika üzerimize suni gerilim pompalanırken, telefona gelen bildirime bakmanın seyirciye hiçbir şey kaybettirmediği bir yapımla karşılaşıyoruz. Bu kadar kötümserlik yeter, biraz da pozitif yönleri konuşalım. Mesela yapımın izleyiciyi düşündürdüğü noktalar da yok değil. Ben, bu filmde kullanılan şarkıların mı mekanların mı daha yapay olduğu konusunda çok düşündüm fakat bir karara varamadım. 99’da çalışan fakat bu çalışmanın 2021’de olduğumuz gerçeğini değiştirmediği Fight Club benzeri mekanlar oldukça karikatürize kalmış, daha da kötüsü bu karikatürizelik bile çocuk oyuncu Ali’nin performansı kadar karikatürize ve aşırı değil. Karikatürize kelimesini bu kadar çok kullanmam da hayra alamet değil, inşallah bu gece deprem olmaz.

Online platformlarda son zamanlarda yayınlanan yapımlara bakarsak, popülerin, popülerleştirdiğini kendi formuna hapsetme geleneğinden hareketle, poplaşan Rap müzikten sonra, televizyonlaşan online platformlara da maruz kalacağız gibi görünüyor. Televizyon senaristlerinin birkaç küfrü revize edip televizyona kabul ettireceği işleri, online platformlarda yayınlama hevesi, inşallah hevestir ve biraz daha normale döndüğümüzde televizyonlarına giderler.
Son olarak Kağıttan Hayatlar’daki şarkı kullanımına gelecek olursak, bu tempoda bir yapımda şarkılar, sahneleri birbirine bağlamak için en kısa yol olduğu için elbette sayı olarak oldukça fazla kullanılacak ve Instagram’da paylaşılacak yüzeysel ‘kültlükte’ şarkılar seçilecekti. Film diğer konularda olduğu gibi, bu konuda da hiç risk almamış. İtirazım Var gibi sosyetenin arabeski ve Yalan Dünya gibi popülerin türküsü tercih edilmiş fakat bu güzelim şarkılar bu abartı öykünün üzerinde oldukça eğreti durmuş. Bu kadar risk almayan bir yapımın içinde İtirazım Var’ın kullanılmasıyla ilgili yıllar önce Umay Umay şöyle bir cümle kurmuştu; “İtirazım Var’ı kimse Müslüm baba gibi söyleyemedi, çünkü itirazları yoktu.”
Maalesef Kağıttan Hayatlar da içinde herhangi bir itiraz barındırmıyor.
Seyircinin kendini biraz olsun geliştirdiği ve senaristlerin riskler alabilecek cesarete sahip olduğu bir dünyada görüşmek üzere… Size de hiç görüşemeyeceğiz gibi geldi mi?