
günün yorgunluğunu ironman’li tshirt ve sırasıyla yıldız tilbe, müslüm gürses, gülden karaböcek, ahmet kaya dinleyerek yok etmeye çalışıyorum. hala da çalıyor, arka mahalle’yi söylüyor ahmet kaya.
özgür’e ”çok yalnızım lan, bu koca şehirde yapayalnızım” diye edebiyat parçalarken, ”salak mısın, kollarını sar kendine, yalnız değilsin” diyor bana. deli avuntusu gibi, gibi değil resmen deli avuntusu.
annem de bugün bot giydiğim ve güneş açtığı için söylendiğimde ”olsun belki yarın yağmur yağar” diye avuttu. bu da anne avuntusu.
kimlerin yüreğinde kız kulesi gibi grev çivileri var ve kimlerin yüreğinde kız kulesi gibi grev çivileri yok ben biliyorum.
herkes, birbirini bir şeylere karşı bir şekilde avutuyor ama konu kendisi olunca tırt. işler yürümüyor. sonuç çıkmaz sokak.
kendine çok kolay yalan söyleyebilenler ve kendine çok kolay yalan söyleyemeyenler olarak biz kendimizi pek avutamıyoruz galiba, bana öyle geliyor ki öyle.
odamın kapısına ”gamsız girilmez” yazmaya karar verdim zira gamsız pek insanda uğramaz zaten oraya. sen dahil değil.
o zaman söylesin ahmet kaya, yansın sigara ve mutlu holiler.