gizemli su

.

Göze aldıklarımdan vazgeçmedikçe kayboluyorum ama yolumdan sapamıyorum. Dört yanım yol ; ben haritayı bulamıyorum.
Bir diyara ulaşıyorum fakat adını bulamıyorum..

.

Sensizliğin mıh gibi çakılışını hissediyorum ayak tabanlarımda.
Attığım her adımda dizlerimi titreden bir acıyla varoluyorum.
Sonbaharda dökülen yaprakların, yeniden eskisi gibi olamayacağını düşünen bir çocuk saflığıyla yitiriyorum bazen tüm umudumu.
Vaktinden önce açmayacağını bilsem de ara sıra suluyorum yokluğunu…

.

Bu çıkmazlara giden müthiş bir zaman yolculuğu,
Üç parçaya ayrılmış bir sonsuzluk..
Geçmiş, geriye dönüp bakıldığında öylesine bir boşluk hissi verirken şimdiki zamanla tatmin olamıyordu insan.
Geleceğine ise ipi kaçan uçurtmasının peşinden olabildiğine hızla koşan, tüm kalbiyle yeniden tutabileceğine inanan, saf bir çocuk edasıyla bakıyordu. Aslında kocaman bir boşluktu zaman…

.

Bir rüzgardır ki savrulup gidiyoruz. Yerle yeksan olduğumuz her fırtınayı daha güçlü atlatıyor, büyüyoruz. Hepimiz aynı sona gidiyor lakin farklı yollardan yürüyoruz. Öyleyse yolun bi önemi var mıdır?