Holocaust, Modernlik Üzerine Kısa Bir Düşünce

BAUMAN SOSYOLOJİSİNDE HOLOCAUST

Holocaoust Nedir?
Holocaust (Holokost) sözcüğü (Yunanca ‘bütün’ anlamına gelen ‘holos’ ve ‘yanık’ anlamına gelen ‘kaustos’ tan) Nazilerin II. Dünya Savaşı’nda, 6 milyon civarında Yahudi’ye yaptığı sistematik soykırımın tercih edilen adı olmuştur. Naziler kendileri, daha yumuşak bir tabir olan “Yahudi Sorununun Nihai Çözümü”nü kullanmışken, ‘Shoah’ (Şoa) bu felaketin çağdaş Yahudi-İbrani adıdır.

Bauman Sosyolojisinde Modernite ve Holocaust Kavramları
2 önemli kavram vardır;

Modern toplum kavramlarıdır. Holokost’un temelinde bu iki kavram yatıyor. 

Holokost, sistematik olarak Yahudilere uygulanan öldürme politikasıdır. Yani Yahudilerin naziler tarafından yok edilmesine karşılık gelir. Rasyonellik ve bürokrasi sayesinde endüstrileşme ve fabrika sistemi holokostu mümkün kılmış ve aşamalı hale getirmiştir. Bauman’a göre buradaki en önemli kavramlardan biri ‘Auschwitz Kampı’ (Nazilerin Polonya’da ki toplanma kampı)

Kampta bir fabrika sistemi vardır. Hammadde insandır, fabrikadan çıkan son madde ise insan ölümüdür. Rasyonelliğin irrasyonelleşmesi kavramı insan üzerinden yapılmıştır. Kitlesel katliamı mümkün kılan şeylerden bir tanesi de katledilen insanların sürece dâhil edilmesidir.  Bauman’ın söylemiyle “günümüzdeki dünya her an holokost ve ondan çok daha kötü bir durumu ortaya çıkaracak potansiyele sahiptir.”

Geleneksel toplumlarda bu kadar sistematik ve büyük ölçekte bir katliam yapmak mümkün değildir. Ancak modern toplumlarda bürokrasinin ahlaki bir tarafı yoktur. Bauman’a göre holokost moderniteye özgü bir durumdur. O yüzden içinde yaşadığımız toplum bu özellikleri korumaya devam ettiği sürece holokost ve benzeri bir durum yaşayabiliriz. 

Ancak rasyonellik ve bürokrasi holokostu yaratmaya yetmez. Holokost gibi kitlesel bir imhanın yaratılması için her şeyden önce şiddet araçlarını tekelinde tutan bir devlet sistemine ihtiyaç vardır. Bauman bu noktada antisemitizm kavramını kullanmıştır. 

Yahudilerin toplumun bütününe uyum sağlamadığı anlayışından hareketle, Alman ırkının bozulduğu iddia edilmiştir. Daha iyi bir toplum yaratma öngörüsü ile böyle bir soykırım olası hale gelmiştir. 

Bauman bu sistematikleşmiş ölümü şöyle dile getiriyor: “karmaşık amaçlı bir operasyon olarak görülmesi gereken holokost, modern bürokratik rasyonelliğin bir paradigması olarak görev yapar.”

Onu mümkün kılan koşullarsa biçimsel rasyonel sistem ve modern dünyadır. O, holokostu modern rasyonel dünyanın normal bir yönü olarak görür. Bu nedenle holokost modernliğin bir ürünüydü. Weberci terimlerle holokost ve modernlik arasında seçici bir yakınlık vardır. Örneğin; holokost, genel olarak endüstrileşmenin özel olaraksa fabrika sisteminin temel ilkelerinin, insanların yok edilişine uygulanmasına denir. Auschwitz, modern fabrika sisteminin olağan bir uzantısıydı. (modern fabrika sisteminin gerçek sembolü olan bacalardan insan bedeninin yanmasıyla ortaya çıkan keskin dumanlar püskürüyordu.)

Tanık olduğumuz şey toplum mühendisliğinin kitlesel bir planından daha azı değildi. Naziler bürokrasiyi ve endüstrinin rasyonel kazanımlarını bir araya getirmede başarılı oldular ve her ikisinin de bağlantısını insanları yok etme amacına yönelik olarak kurdular. Modernlik rasyonel sistemlerde cisimleştiği biçimiyle holokost için yeterli bir koşul değildi. Ancak açıkça zorunlu bir koşuldu. 

Modernite ve rasyonellik olmasaydı holokost düşünülemezdi.
Alman bürokrasisi, holokostu uygulamaktan çok daha fazlasını yaptı. Gerçek anlamda holokostu yarattı. Hitler’in tanımladığı şekilde “Yahudilerden kurtulma görevini alman bürokratlar üstlendi.” Ve bu bürokratlar, bir dizi günlük sorunu çözüme kavuşturdukça Yahudilerin kitlesel olarak ortadan kaldırılması, Hitler ve yardımcılarının tanımladığı gibi amaca yönelik en iyi araç olarak ortaya çıktı. Bu nedenle Bauman, holokostun irrasyonelliğin ve ya modern öncesi barbarlığın sonucu olmadığını bilakis modern, rasyonel bürokrasinin ürünü olduğunu ileri sürer. Holokostu yaratan ve yöneten çıldırmış deliler değil, son derece rasyonel ve başka konularda oldukça normal bürokratlardı. 

Elie Wiesel, Auschwitz’in müttefik kuvvetlerce kurtarılışının altmışıncı yıldönümünde – Ocak 2005’te – Birleşmiş Milletler’de düzenlenen özel toplantıda yaptığı konuşmada, Holokost’un ne anlama geldiğini anlatmada yaşadığı çaresizliği şöyle dile getiriyor;

“Karanlıklarla dolu bir çağdan söz ettiğinde, tanık zorlanır. Sözcükler, anlatıma araç olacaklarına, engel olur çıkarlar ; kağıda dökülürlerken başkaldırırlar adeta. Çünkü, ölümün kural, yaşamın mucize olduğu bu dönemlerde, kurbanların hissettiklerini tercüme edebilecek sözcükler yoktur…”

Holokost insanlık tarihinin yaşadığı en acımasız katliamlardan birini anlatır bize. Bugün geldiğimiz noktadaysa bilmeye en çok ihtiyacımızın olduğu şeylerden biridir.

Kainatın Yaratıcısı, Ulu Tanrım
İtilmiş, yakılmış, öldürülmüş altı milyon insanı hatırlamamı sağla…
Tüm bir halkın, tepkisiz insanlığın yanı başında katledildiğini unutmama izin verme…
Anılarının kalplerimizde sonsuza dek yaşamasını sağla…
Atalarımızın Tanrısı
Auschwitz’in göklerini kaplayan küllerin,
Babi Yar veya Majdenek’te oluk oluk akan kan nehirlerinin,
İnsanlığa, nefretin yıkıcı, şiddetin bulaşıcı olduğunu hatırlatmasını sağla…
Amen


Next Post

yıkamadığı the wall pink floyd'unki değil

Pts Tem 22 , 2019
cumartesiyi hiçbir yere bağlamayan o günlerdezemindeki evde öpüşlerin geçiyor aklından birbir de duvara asılan rembrandt tablolarımızduvara uzanan ellerinden ayrı değil ağızınızın içinde raks eden dilleriniz dudağının kenarında yer tutan küçük yara izleriniz sevgilim yıkamıyorum duvarı, az biraz yardım gerekraskolnikof’un baltası, evlat olmamış isa yıkılmıyor işte günah, tersten işleyerekbi çivi lazım […]

ÖNE ÇIKANLAR