Üretim denildiğinde irfanımızdaki tanımı muhtelif karşılıklar bulur. Ekmek üretimi, dolap üretimi, televizyon, telefon, otomobil gibi ekseriyette nesnel ürünlerden oluşan üretim bandı imgelenir. Fakat üretim nesnel olduğu kadar soyut tarafta da gerçekleşir. Taammüden kayda alınmış, kurgulanmış videolar, fotoğraflar, ses kaydı yayınları ve sosyal medyadaki malumatlar bunlara örnek olabilir.

Postmodernizm’den önce teknoloji günümüzdeki eriminde değilken, özellikle soyut kısımdaki üretim, bu alanlarda eğitimini almış, deneyim örüntülerine sahip, ‘seçkin’ insanlar tarafından yapılmaktaydı. İrfan ve deneyim örüntüsü içkinliğiyle zuhur eden soyut çıktı, ekseriyete hitap etmese bile, beis biçme sanrısını kolay kolay tetikleyemiyordu. Postmodernizm sonrası ve teknolojinin ilerlemesiyle günümüzdeki soyut anlamdaki bu üretim, akıllı telefonlarımıza indirgenerek, ‘deneyim ve irfan sahibi’ mahiyetinden uzak, kahir ekseriyet tarafından olumsuz bir şekilde sağlanıyor. Normal şartlarda video, fotoğraf, malumat üretimi için kazanılması gereken kabiliyete özen göstermeyecek, popülerlik ihtimaline mesnetli kitle, indirgenmiş üretim araçlarına sözgelimi ‘trajik’ bir şekilde sahip konumunda. Bu trajediyle müteşekkil tabloda video üretimindeki erim ‘süt fabrikasında süt banyosu yapan bir çalışanın videosu’ ve ‘basit, çarpık önerme izleğinde yavaşlatılmış çekimle sonlanan hezeyan dolu tiktok videoları’ ile tezahür etmekte. Malumat kısmındaki erim ise ‘Türkiye’yi kıskanan Almanya’ ile zuhur etmekte.

Başka bir açıdan bakmak gerekirse; uçak yapabilmek veya kalp ameliyatı yapabilmek indirgenmiş olsa, popülerlik itkisi ile bu seçeneklerden uçak yapmayı tercih etmiş bir insanın uçağı da peronda yerini almış olsa, o uçağa binmeyi tercih eder miydiniz? Maalesef kahir ekseriyet o uçağın içinde ve diğer peronlardaki THY uçaklarının renginin ne kadar sıkıcı olduğunu tartışarak kalp ameliyatı yapabilecekleri kabinler inşa etmeye çalışıyor.
Teknolojinin daha da ilerlemesiyle özenli deneyimin kayıtsız kalacağı nice üretim alanları ve çıktılarıyla müteşekkil bir dünyadan kaçamayacağımızın farkında varmamız lazım. Dünya, teknolojiyle 7 yaşındaki bir deneyimin bile hayatta kalabileceği seviyeye indirgenmiş bir şekilde ‘gelişerek’ ‘ilerlemeye’ devam ettiği müddetçe, maruz kalınan çıktılara alışmaktan başka çare bulamayacağız.