Karanlık Bir Paradoks: DARK

Yazan: Zeynep Akyol

Dark, Alman yapımı bir Netflix dizisi. Netflix’in orijinal içeriklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmen koltuğunda Baran bo Odar oturuyor. İlk iki bölümü nedeniyle Stranger Things, Lost gibi dizilere benzerliğiyle tartışma konusu olan dizi, 3. bölümünden sonra izleyiciyi bambaşka bir hikâyeyi bilmeye davet ediyor. Daha birinci sezonunda bile kendi izleyici kitlesini oluşturan bilim-kurgu, korku, gerilim türünde olan dizimizin 2. Sezonun sonunda elde ettiği IMDb’si puanı ise 8.7 olmuş. Dizinin 3.üncü sezonununsa (final sezonu) çekimleri hala devam ediyor. Yayınlanma tarihi için şu an net bir şey söylenmese de bazı eleştirmenler 2020 Haziran ayını işaret ediyor.

Genel Bilgiler
Dizi, Almanya’nın Winden isimli küçük kasabasında bir adamın intihar etmesiyle başlıyor. Bu adamdan geriye ileri bir tarihte açılmasını istediği intihar notu kalıyor. Ve o sabah kasabada tuhaf olaylar meydana gelmeye başlıyor.

“Geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark, inatçı bir illüzyondan ibarettir…” — Albert Einstein

Dizinin açılışında duyduğumuz bu sözler bize dizinin zaman paradoksu ve zamanda yolculuk konusunda şekilleneceğinin haberi veriyor desek yanlış olmaz. Kasabadaki nükleer santral alanında gerçekleşen bir patlama sonucu açılan bir zaman tüneli var. Bu zaman tüneli ile bir döngü oluşmuş durumda. 1953, 1986 ve 2019 yılları arasında yani 33 yıl arayla bir zaman yolculuğu mevcut. Her 33 yılda bir gizemli şekilde ortadan kaybolan çocuklar, işlenen cinayetler ve ilginç zaman kırılmaları dizinin temel konusunu oluşturuyor. Bu zaman tüneli açıldığında oluşan manyetik alan ile hayvanlar ölüyor. (İlk bölümde karşımıza 33 koyun ölüsü daha sonraki sekanslarda gökten yağan kuşlar.) Yani daha ilk bölümlerinden itibaren kendinizi bir karanlık bir paradoksun içinde buluyorsunuz.

Nietzsche’nin bengi dönüşüne göre ebedi olarak tekerrür eden bir hayatın içinde yaşıyoruz. O, bu kavramla, evrenin ve zamanın sonsuz bir döngü süreci içinde olduğunu ve yaşanan her şeyin sonsuza kadar tekrar tekrar yaşanacağını söylüyor. Tam bu noktada zamanın döngüsel bir yapıda olduğu ve yaşadığımız hayatın bu döngüsellik içinde yinelenmiş olması, yinelendiği ve yineleneceği düşüncesi de Dark’ın ana konusunun doğmasına ışık tutuyor. Böylece 33 yıllık bir döngü içinde hapsolan karakterlerin yaşadıkları psikolojik bunalımlara, karmaşalara ve yüzleşmelere de şahit oluyoruz. Örneğin izleyiciler için Mikkel ve Jonas onların hangi zaman döngüsünde olduğunu tahmin etmek epey zor. Dizideki birçok karakter 3 zaman döngüsünde de karşımıza çıkıyor. Ancak spoi vermek istemediğimiz için bunları size anlatmayacağız.

Dark’ın en çekici yanlarından biriyse oluşturduğu felsefi zemin. Ne karakterlerin ne de dizide gerçekleşen olayların hiçbirinin altı boş bırakılmamış. Diğer bilim kurgu dizilerinin aksine her şeyin başladığı ve çözüldüğü noktaları seyirciler de yakalayabiliyor.  Bunun dışında dizide çokça kullanılan göndermeler de Dark’ın senaryosunun biraz daha güçlü olduğunu gözler önüne seriyor. İlk sezonda Yunan Mitolojisindeki Minotor mitine ustaca gönderme yapmışlardı.

Minotor mitine kısaca değinmek gerekirse;

“Bir gün Minos, Poseidon’a kurban sunmak ister ve ondan kendisine uygun bir kurban vermesini ister. Bunu duyan Poseidon Minos’a beyaz bir boğa gönderir (Girit Boğası). Kral Minos bu boğayı kurban edileceği yere götürür. Fakat kurban etmeye kıyamaz ve onun yerine başka bir boğayı kurban eder. Bunu farkeden Poseidon çok sinirlenir ve onu cezalandırmak amacıyla, kraliçe Pasiphae’yi boğaya aşık eder.

O zamanlar Knossos sarayında Daedalus adında çok zeki bir mühendis yaşarmış. Daedalus, Kraliçenin emri üzerine ahşaptan yapılmış üzerine deri geçirilmiş bir inek makedi yapar. Ardından kraliçe bu makedin içine saklanır ve boğa ile birlikte olur. Bu birliktelik sonrasında, boğa başlı insan vücutlu bir yaratık yani Minotor doğar.

Minotor ilk başta diğer çocuklar gibi büyütülmesine rağmen zaman içerisinde yırtıcı hale gelir ve insanla beslenmeye başlar. Bu hareketleri durdurulamayınca, babası Minos, Daedalus’a içinden çıkılması imkânsıza yakın bir yapıya sahip olan Labirent’i (Labyrinthos) inşa ettirir ve Minotor’u buranın ortasına koyar. Minotor buradan çıkış yolunu bulamayınca Labirent’in içerisinde yaşamaya başlar. Beslenmesi için ise Atina’dan haraç olarak alınan her yıl yedi oğlan ve yedi kız kurban edilir.

Atina Kralı Aegeus’un oğlu Theseus kurban edilmek için gönderilen gençlerin arasına katılarak Minotor’u öldürmek için Girit’e doğru yola çıkar. Girit’e varıp saraya geldiklerinde ise Kral Minos’un kızı Ariadne, Theseus’u görür ve ona aşık olurlar. Bunun üzerine Prenses Ariadne, Theseus’u kurtarmak için Daedalus’tan labirentin çıkışı ile ilgili yardım ister. Daedalus, çıkış yolunu anlatır ve bir iplik yumağı verir. Theseus, Labirent’e girerken, Ariadne girişte ipliği tutar, ardından Minotor’u öldürür ve ipi takip ederek çıkılması imkansız olan labirentten çıkar.”

Hatırlarsanız, Jonas’ın eski sevgilisi ve halası olan Martha Nielsen ise drama gösterisinde Kral Minos’un kızı Ariadne’yi canlandırıyor. Ve belinde kırmızı bir ip bağlıydı. Martha gösterinin sonundaki monologda gözyaşlarına boğulmuş ve şunları söylemişti.

“çıkrık bir yuvarlak içinde döner de döner. bir kader diğerine bağlıdır. amellerimizi bölen bir iplik, kan kırmızısı. kimsenin çözemeyeceği düğümler. ama koparılabilirler. o bizimkini en keskin kılıçla kopardı. ama geriye koparılamayacak birşey kaldı. görünmez bir bağ.”

Jonas ise mağarada yönünü kırmızı bir ip yardımıyla bulmuştu. (ancak o Claudia sayesinde bulmuştu.) Aslında daha pek çok bölümde bu mitin kullanıldığını görebiliriz. Jonas’ın odasındaki duvarda Thsesus’un Minotor’u öldürüşünü tasvir eden bir çizim görürüz.

Dahası Johann Wolfgang von Goethe ile noah arasında da bir köprü kurulmuştu. Noah sınıfta Faust isimli eserden bahsediyordu.

Bilim-kurgu, bilindiği üzere yüksek zeka ve kurgunun eseridir. Dark, her anlamda zaman ve determinizm kavramlarına çok güzel değinmiş, kendi içerisinde felsefesi olan ve izleyicinin aklını karıştırıp onu kendine çeken bir yapım. Her iki sezonda da akılları ustaca karıştırmayı başarıyor. Dizi, oyuncuları ve sinematografisi itibariyle de hayli başarılı. Dark bize gösterdi ki bir dizi asla yalnız başına görsellikten ibaret değildir; içinde hayatı, öyküyü, bilimi, tarihi, gizemi ve felsefeyi de taşır. Senaryoda hızlı geçişleri sağlamak için yapılmış birkaç hata var ancak geneli düşünürken onların üzerinde durmuyorsunuz bile.  Çünkü senaryo şu an için izleyicinin bir an bile içinden çıkamayacağı şekilde tasarlanmış ve merak duygusu uyandırmayı başarmış gibi görünüyor. İntro kısmında şeçilen müzik ise sizi hem heyecanlandırıyor hem de fazlasıyla geriyor.

Bize de Claudia ve Jonas’ın duasına eşlik etmek düşüyor.

 “Tanrım, değiştiremeyeceklerimi kabullenmem için sabır, değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret, farkı anlamak için akıl ver.” – Reinhold Niebuhr

Next Post

The Beatles ve John Lennon'ın Gözlüğü

Cts Ağu 17 , 2019
Beatlemania Oluşuyor!Daha önce farklı gruplarda çalan McCartney, Harrison, Lennon 1960’da bir araya geldi, yanlarına Lennon’ın çocukluk arkadaşı olan Stuart Sutcliffe’yi de alıp bir grup kurdular. Belli bir süre The Sickless ismiyle çalan grup daha sonra  McCartney’in önerisiyle ritim anlamına gelen ‘beat’ sözcüğünden hareketle The Beatles adını aldı. Davulda da Pete […]

ÖNE ÇIKANLAR