Kocaman Bir Gri: Bir Başkadır

bir yarısı diyor, kendini ispat çabası gibi yani, ego dediği, kimi ona özbenlik diyor, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir zaman da gelir yani. fakat bir diğer yarısı vardır ki diyor, yani ikinci bir yarısı, kişi diyor, o rüştünü ispat meselesiyle derdini büyük oradan çözmüşse diyor, kendini tanır diyor. yani gölgeni diyor, bak gölge olarak tarif ediyor, yani karanlık tarafını bulmak gibi. inan hepimizde var. sende var, bende var, hocada da var. hepimizde, yani başımızdaki insanlarda da var. ki onlar onu göremiyorsa onu biz göreceğiz. yani karanlık tarafına teslim olmuş bir siyasetçiyi biz göreceğiz. biz anlayacağız, onu biz tanıyacağız, orada o kararı biz vereceğiz.

Yazan: Furkan Halil Kurtkan

Geçtiğimiz günlerde Netflix, bir başka dijital dizimiz Masum’un senaristi Berkun Oya’nın yazıp yönettiği Bir Başkadır adlı diziyi yayınladı. Geniş bir Türkiye portresi sunan 8 bölümlük dizi, izleyenlerin çoğundan tam not alırken, belli başlı olumsuz eleştirilere de maruz kaldı. Öykü Karayel, Fatih Artman, Alican Yücesoy, Tülin Özen gibi kalburüstü oyuncuları kadrosunda barındıran yapım, herhangi bir yeniliğe kapalı, muhafazakar bir ailenin İstanbul’da, İstanbul ve ‘İstanbullu’ ile olan mücadelesine ışık tutuyor. Diziyi detaylı olarak incelemeden önce jeneriklerdeki başarısına değinmeden olmaz. Bölümlerin sonunda izleyiciyi Ferdi Özbeğen konserlerinden kesitler beklerken, bölüm sonlarından birinde Fransız yönetmen Maurice Pialat’ın 1964 yazında Türkiye’ye gelerek çektiği Bosphore isimli kısa filminden görüntüler yer alıyor. Diziyi başarılı bir taşlama olarak görenler olduğu kadar, Türkiye sorunlarının çevresinde dolaşan fakat hiçbir şekilde suya sabuna dokunmayan bir yapım olarak görenler de var. Bence ikisi de değil.

Hakan Muhafız, Atiye ve Aşk 101’den sonra dördüncü Türkiye yapımı olan Bir Başkadır, Netflix’in hemen hemen tüm yapımlarının aksine Hollywood temposundan çok uzak. Çoğunlukla izleyicinin ‘sıkılmamasını’ merkeze koyup, temposu yüksek bir fast-food ve bir sonraki bölüme bir an önce geçme isteği uyandıran suni bölüm sonlarıyla ‘çerez’ yapımlar sunan platform Bir Başkadır’da bu klişeyi kırmış gözüküyor. Dizi, iyi bir guard’a sahip olan bir basketbol takımı gibi, kendi temposunu kendi ayarlıyor. Gerek sinematografik olarak, gerek yapım olarak, gerekse oyunculuk olarak oldukça başarılı olan yapımda karakterlerin ‘gelişimiyle’ ilgili birkaç problem hemen göze çarpıyor. Hikayedeki karakterler, başlangıçtaki rutinlerinden çok çabuk vazgeçiyor. Bu da tam olarak hikayenin içinde hissetmemizi biraz olsun engelliyor. 

Meryem, gündeliğe giden muhafazakar bir kadın. Abisi, yengesi ve iki yeğeniyle aynı evde yaşıyor. Abisi belli işler batırmış, şu an bir gece kulübünde koruma olarak görev yapan biriyken, birkaç yıldır belli ruhsal problemler yaşayan eşi Ruhiye ile uğraşıyor. Meryem karakterinin gündeliğe gittiği evde bayılmasıyla başlayan anlatıya daha sonra biri islamafobik, biri Kürt iki psikiyatr ve ‘mahalleli’ tarafından peygamber soyundan geldiği iddia edilen bir hoca dahil oluyor. İzlediğimiz ekrana bir ayna koyarak, iktidar tarafından güdülen ayrımcı politikalar yüzünden birkaç yıldır içinde bulunduğumuz durumu bize yansıtan yapım, normalde birbirine geçmiş, fakat politikacıların ayırmak için her şeyi yaptığı, son yıllarda da büyük başarı sağladığı bu ‘üç uç noktanın’ arasında savrulup giden hikaye içimize taş gibi oturuyor. Dizi boyunca bu üç uç noktanın, karakterlerin içinde bulundukları durumlara bakışlarına nasıl etki ettiğini gayet çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Ben bu anlatıyı, ne başarılı bir taşlama ne de Türkiye sorunlarının çevresinde dolaşan fakat hiçbir şekilde suya sabuna dokunmayan bir yapım olarak görüyorum. Bu anlatı, sorunları ‘gösteren’ bir dizi, dolayısıyla da çözümlerle ilgilenmiyor. Durumlara ya siyah ya beyaz olarak bakmaya alıştığımız şu dönemde Bir Başkadır, türdeşlerinin aksine popüler yapımlar arasında koskoca bir gri olarak duruyor.


Bu kadar olumlu eleştiriden sonra olumsuz noktalardan da biraz bahsetmek gerek. Oyunculukları oldukça başarılı olsa da karakterlerin gelişimleriyle ilgili ciddi problemler mevcut. Dizinin ilk bölümünde Meryem, abisi Yasin’in zorlu çalışma şartlarından, gece işe gidip sabaha kadar çalışmasından bahsediyor. Fakat olaylar gelişmeye başladıkça Yasin adeta işe gitmeyi ‘unutuyor.’ Yasin’i yalnızca bir sahnede ‘çalışırken’ görüyoruz. Daha sonraki tüm gecelerde ise evde. Ayrıca tüm karakterlerin, diğer karakterlere bir şekilde organik bağlarının olması da izleyiciyi hikayenin içerisinden çok bir senaryonun içerisinde hissettiriyor. 


Bir Başkadır, Beyaz Türk, Kürt ve Muhafazakar’ın bakış açılarını ve çıkmazlarını anlatıyor ve bu konular ve kişiler hakkında bir yargıya varmıyor. Yalnızca geçip gidiyor, fonda Ferdi Özbeğen çalıyorken siyah ve beyazın karşısına kocaman bir gri çizerek.

inanmak isteyen şahıs, çatlağını bulan su gibi yolunu buluyor yani.

Next Post

Korku Tünelleri

Cum Oca 1 , 2021
Her ne kadar şu lanet pandemi süreciyle kesintiye uğramış olsa da, Z kuşağı diye adlandırılan günümüz çocuklarının ve gençlerinin gayet renkli ve çeşitli eğlence portföylerinin aksine, o dönemlerde hangi harfe tekabül ediyordu bilmiyorum ama 80’li yıllarda çocuk olmanın büyük keyfine erişmiş bizim kuşağımızın eğlence alanları ya da imkanları o yıllarda […]