Ma Vie En Rose (1997)

Yazan: Gözdenur Selçuk

Filmin kahramanı henüz 7 yaşındaki Ludovic, cinsel kimlik bunalımındaki bir çocuktur. Her ne kadar bir erkek bedeninde dünyaya gelmiş olsa da bir gün bir kıza dönüşmenin hayallerini kurmaktadır. Bu durumu önceleri fazla ciddiye almayan ailesi, Ludovic’in okuldan arkadaşı olan Jerome ile evlenme planları yapması üzerine telaşa düşer. Aralarından su sızmayan iki çocuk evlenmiş rolü yapmaya başladıklarında ise bu tedirginlik tüm çevreye yayılır. Jean-Philippe Ecoffey, Helene Vincent ve Michele Larogue gibi oyuncuların başrolünü paylaştığı Ma Vie En Rose’un yönetmen koltuğunda Alan Berliner oturuyor. Ayrıca film, gösterildiği sene En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre’nin sahibi olmuştu.

Konusundan kısaca bahsettikten sonra filmi bazı soruları cevaplayacak şekilde yorumlamak istiyorum; 
– Heteronormativite nasıl ihlal ediliyor?        
-Çocukların toplumsal düzene karşı gelen davranışları yetişkinlerde hangi kaygı, korku, endişe ve tepkisel davranışlara yol açıyor?         
-Cinsel kimlik bunalımı sürecinden geçen çocuklar ne gibi sorunlarla karşılaşıyorlar?

Ludovic, cinsel kimliğini arayan bir çocuk gibi gözükse de aslında o tercihini yapmıştır. Sadece etrafındaki insanlar onu anlamaz. O, kadın olmak ister. Annesi ve babası ise; “Sen erkeksin, kadın olamazsın, erkekler erkeklerle evlenemez.” der. O ise ben ileride kadın olacağım yanıtını verir. Fakat yine aynı cevabı alır. “Ludovic artık lütfen saçmalama!”

Film, Ludovic ve ailesinin yeni bir mahalleye taşınmasıyla başlar. Bir tanışma partisi yapılır. Ludovic, çocuklar bahçede oynarken, aileler laflarken bir anda meydana çıkar. Makyaj yapmıştır. Pembe bir elbise giyip, mavi sallantılı küpe takmıştır. Ludovic’i gören herkes şaşırır. Ailesi ise durumu “Ludo böyle şakalar yapmayı çok sever.” diyerek toparlamaya çalışır.


Jerome ‘un ailesi, Ludovic’in Jerome ile olan yakınlığını fark eder ve Ludovic’in ailesini uyarır. Oğullarını da din ile korkutmaya çalışırlar. Bunun üzerine Jerome oturduğu sırayı bile değiştirir; “Cehennemde yanmak istemiyorum öğretmenim, yerimi değiştirebilir miyim?“

Ebeveynler çocuklarını bilinçlendirmeden yanlış yönlendirdikleri için ne yazık ki olay sırayı değiştirmek ile de bitmez. Ludovic ile arkadaşları alay eder. Dayak bile yer sınıf arkadaşları tarafından. Sırf tercihinden ötürü çocuklar tarafından şiddet görür. Dahası veliler Ludiovic’in diğer çocukları da kötü etkileyeceğini düşünerek, Ludo’yu okuldan atmak için imza toplarlar.  Tüm mahalle yaftalar Ludovic’i. Oturdukları evin etrafına da küfürlü bir söz yazarlar; “Yumuşak”. Sahi Ludo’nun da anlamını bilmediği “yumuşak” ne demekti? Annenin tüm bu olanlara dayanamamasıyla Ludovic’e verdiği cevaba göre; yumuşak, Ludo gibi erkeklerden hoşlanan erkeklere, erkeklerle evlenmek isteyen erkeklere, denir(!) Komşuların en sonunda tüm bu olanlar neticesinde aileyi istememeleri üzerine Ludo’nun ailesi taşınmaya karar verir. Artık her şeyi geride bırakacaklardır. Babası işten çıkarılır çünkü patronu, Jerome ‘un babasıdır. Uzak bir yerde, yeni bir sayfa açmaya karar verir ailesi.

Annesi hep Ludovic’i suçlar, bütün bunlar senin yüzünden oldu der. Yetişkinlerde meydana gelen kaygı, korku ve endişe, tepkisel davranış olarak oğullarına yansır. Ek olarak ebeveynler birbirlerini de suçlamaya başlarlar. Sonunda Ludovic’in babası yeni bir iş bulur ve tekrar yollara düşerler. Taşınırlar. Sorunlar biter mi taşınmalarıyla; hayır… Taşındıkları yerde de aynı tip olayları yaşarlar. 

Yeni mahallelerinde bir doğum günü partisine giderler. Ludovic erkeksi bir kostüm giymiştir. Fakat doğum günü sahibi kız ısrarla kostümlerini değiştirmelerini ister. Ludovic’i zorlayarak değiştirirler ve dolayısıyla Ludovic yine bir elbisenin içindedir. Sonra annesi Ludovic’i bu şekilde görünce çok sinirlenir ve aşırı derecede tepkisel davranışta bulunur. Ondan bıktığını söyler ve vurmaya başlar. Üstelik Ludo bunun kendi fikri olmadığını söylemiştir. Buna ancak ev sahibinden duyduğunda inanır ve kaçan oğlunun peşinden onu aramak için koşar ama bulamaz. Bir reklam panosunun önünde durur. Bu panoda Ludovic’in hayallerini süsleyen televizyon karakteri peri vardır. Ludovic’in buraya tırmandığını düşünür ve panoya çıkar. Fakat daha sonra panodan düşer. Gözünü açtığında evindedir. Herkes başındadır. Aklı başına gelmiş olacak ki “Ludovic nerede?” der. Ve başucunda olan Ludovic’e sarılır. “Artık ne olursan ol, seni hep koruyacağım, hep seveceğim.” der. En başında yapması gereken davranışı epey geç de olsa sergiler ve bu mücadeleyi Ludovic kazanır, ailesi artık onu öyle kabullenmiştir…

Heteronormativite; karşı cinsler arasında arzu, aşk ve bağlanmayı ifade eden heteroseksüel cinsel yönelimin doğal ve toplumsal norm olarak kabulünden hareketle bir toplumdaki bütün bireylerin heteroseksüel olarak varsayıldığı, tüm kavram ve kurumlar ile kültürel yapının bu varsayım etrafında şekillendiği, heteroseksüellik dışında kalan cinselliklerin/cinsel hallerin marjinalleştirildiği, sapkın kategorisine sokulduğu, görmezden gelindiği, baskı ve şiddete maruz bırakıldığı yahut uysallaştırılarak hizaya sokulduğu bir iktidar sistemini ifade etmektedir. Söz konusu sistem, biyolojik ve toplumsal olarak birbirlerinden tamamen ayrı özlere sahip oldukları, birbirlerini aile ve üreme vasıtası ile tamamladıkları düşünülen kadın ve erkek kategorilerini içeren ikili cinsiyet rejimi üzerinde yükselir.
 
Bu anlamda heteronormativite, salt heteroseksüellik dışındaki yönelim ve kimliklerin yok sayılmasını, bastırılmasını ve dışlanmasını işaretlemez, aynı zamanda kadın-erkek dikotomisine dayalı toplumsal cinsiyet rejimini yeniden üreterek, bireyleri “kadın” ve “erkek” olarak yaratır.

Filmde çok etkilendiğim bir kısma değinmeden geçemeyeceğim. Bu kısımda cinsel kimlik karmaşası yaşayan Ludovic kafasındaki karmaşık soruları ablasına sormaya karar verir;
Ludo: Sana göre ben neyim, erkek miyim, kız mıyım?
Ablası: Biyolojiye göre kız mı erkek mi olduğunu anlarız. 
L: Yani Tanrı mı karar veriyor? 

Bu bölümde Ludo biyolojiye göre nasıl kadın ve erkek olunduğunu, kadın ve erkek olmak için hangi kromozomların gerekli olduğunu öğrenir. Ve kendince bu duruma bir açıklama getirir. Bu açıklamayı çok geçmeden evlenmek istediği Jeremo ile paylaşır:
“Anlamalısın ben kız erkeğim, XX, kız yapmak için, XY ise erkek yapmak için. Benim X’im çöp tenekesine düşmüş, orada ise Y kalmış.  Bu bilimsel bir hata ama Tanrı bunu tamir edecek. Seninle evlenince bana X’imi gönderecek tamam mı?”

Farklı olmak, öteki olmak, dışlanmak sizce de çok zor değil mi? Gördüğümüz gibi tabular sadece Türkiye’de değil Fransa’da da var, her toplumda var. Bu tabular yüzünden aslında çoğumuz hep “başkaları ne der?” korkusuyla yaşıyoruz. Peki, neden başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğüne önem veriyoruz? Peki asıl önemli olan bizim ne istediğimiz değil mi?

Büyük yürekli Ludovic en başında söyleyebildi ne istediğini; “ben kadın olmak istiyorum” dedi. Onu çok kez susturmaya çalıştılar, ama başaramadılar. Herkesin istediğini rahatça söyleyebildiği özgür bir dünya için susmayalım, biz susmazsak başkaları da susmayacaktır. Öteki kavramını yok etmek umuduyla…

Next Post

Kasaba (1998)

Çar Tem 17 , 2019
Yönetmen          : Nuri Bilge CeylanSenaryo               : Nuri Bilge CeylanOyuncular           : Mehmet Emin Toprak, Mehmet Emin Ceylan, Fatma Ceylan, Havva SağlamGörüntü              : Nuri Bilge CeylanYapım                   : NBC Film (Nuri Bilge Ceylan)Konusu       : Film, küçük bir kasabanın sessiz yaşamı içerisinde bir ailenin üç kuşağının ilişkilerini anlatmaktadır. Ailenin çocukları Havva ve […]

ÖNE ÇIKANLAR