Mantık Tanrısı Spinoza

Yazan: Furkan Halil Kurtkan

Felsefe tarihinin en gizemli ve anlaşılması zor filozoflarının başında Baruch Spinoza gelir. Kendisinin ateist olup olmadığı ve felsefesinin panteizm mi pananteizm mi olduğu konusundaki tartışmalar hala sürüyor ve sürmeye de devam edecek gibi görünüyor. Eserlerinde tanrıyı doğa ile özdeşleştirip panteist bir düşünür görünümü verse de yine aynı eserlerinde sürekli olarak tanrının sonsuzluğundan bahsetmesi onu pananteist bir noktaya da çekmektedir. 

Spinoza Amsterdam’da, ticaret ile uğraşan bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesi kendisinin haham olmasını istiyordu ve Spinoza gittiği Yahudi okullarında ve sinagoglarda erken yaşta İbranice öğrendi. Yazdığı eserlerinin temelinin tanrı sevgisi olduğunu söyleyen Spinoza hemen hemen tüm filozoflar gibi yaşadığı dönemde anlaşılamamış ve düşünceleri kutsal kitaplara ters düştüğü için aforoz edilmiştir. Aforoz edildikten sonra fanatik bir Yahudi tarafından saldırıya uğramış, yaşadığı acı ve korkuyu unutmamak için hançer kesiği bulunan paltosunu hiç yanından ayırmamıştır.

BİLMEK
Spinoza üç bilgi düzeyinden bahseder: Cognitio Primi Generis, Cognitio Secundi Generis ve Scientio İntuitiva.

Cognitio Primi Generis, mantıksal olarak başka düşüncelerden elde edilmemiş, salt duygusal algıya bağlı, yetersiz bilgilerdir.
Cognitio Secundi Generis, mantıksal olarak kanıtlanmış gerçek bilgilerdir.
Scientio İntuitiva ise sezgisel bilgidir. Bir nevi hissetmektir fakat gerçek ile bağı koparmak anlamına gelmez.

Spinoza’ya göre bir kimse bir şeyi bilirse, bundan dolayı o şeyi bildiğini de bilir ve aynı zamanda bildiğini bildiğini de bilir ve bu böyle sonsuza kadar devam eder. Fakat iş Tanrı’yı ve evreni anlamaya geldiğinde durumlar her zamanki gibi biraz karışıyor.  
“Varlıklar var olmamalarına neden bulanmayan yerlerde var olabilirler” dedikten sonra bu düşüncesini şöyle açıklıyor: “Dörtgenlerin dünyasında üçgenin var olamamasının sebebi o alemde her şeyin dört köşeli olması yahut dört köşeli algılanmasıdır. Bu alemde üç köşeli bir varlık tanımlanamaz.” Ve bu düşünceyle temellendirerek yaklaşık 400 yıl önce ölen biri gözlerimizin içine bakarak soruyor: “Senin aklının alamayacağı, ezeli ve ebedi, sonsuz güçte bir şey evreni yaratmış olamaz mı?”

Spinoza pek özgür olmadığımızı düşünür. “Nedensiz hiçbir şey yoktur. Bir şeyin nedeni olması demek, o şeyin özgür olmaması demektir. Çünkü neden varsa, özgürlük yoktur” diyerek günümüzün tabiriyle biraz ‘kaderci’ görünür. Fakat işin aslı öyle değildir. Ona göre “havaya fırlatılan taş yarı yolda bilinç kazansa kendi isteğiyle yükseldiğini sanar.” Düşüncelerini tümdengelim üzerinden anlatması bazı olumsuz eleştirilere maruz kalmasına sebep olmuştur. Kendisi, teorisini geometriye ve matematiğe dayandırsa da özellikle tanrı hakkında olan bölümleri ‘insan algısının ötesinde’ diyerek geçiştirdiğini söyleyenlerin sayısı hiç de az değildir.

SPİNOZA’NIN TANRISI
“Ben Spinoza’nın tanrısına, yani kendisini tüm varlıkların uyumluluğunda gösteren tanrıya inanıyorum. İnsanın yazgısı ve eylemleriyle ilgilenen tanrıya değil”(Albert Einstein)

Spinoza’ya göre Tanrı vardır ve varolan ve varolmayan her şeyin nedenidir. Kendisi Tanrı’ya entelektüel bir sevgi besler. Tanrı aynı zamanda doğadır, düşünür ve yer kaplar fakat bu düşünme ve yer kaplama bizim algılayabileceğimiz bir boyutta değildir. Kendi boyutu vardır, havada uçuşan düşüncelerimizde, masanın üzerinde duran bardakta, trafik lambasında, kısacası her yerde ve her şeydedir. Bu yönüyle İslam tasavvufunda önemli bir yer kaplayan ve aslında bir yönüyle heteredoks bir inanış olan vahdet-i vücut’a benzer. Fakat buradan da şöyle bir ikilem doğar. Eğer her şeyde Tanrı var ise, o zaman insanların tapınmak için yarattığı ahşap bir putta da Tanrı var mıdır? Evet, monist öğretiye göre onda da Tanrı vardır. Çünkü bu öğretiye göre doğru/yanlış, hayır/şer, sıcak/soğuk, uzun/kısa ya da iyilik/kötülük yoktur. Bunlar, yalnızca yeterince özgürleşememiş insan zihninin gördüklerini ya da gördüğünü sandığı şeyleri kendince yorumlayıp Tanrı’nın da insan gibi düşündüğünü varsaymasından doğar. Bizim için şeyler ya da olaylar toplumsal olarak verdiğimiz değere göre değişkenlik gösterir. Monist öğretiye göre ise fiziksel boyutların Tanrı için herhangi bir değeri yoktur. Yani bir çocuğa cinsel istismarda bulunan bir sapık ile kalabalık bir çarşıda bomba patlatma hazırlığında olan bir kişiyi etkisiz hale getirip yüzlerce kişinin hayatını kurtaran bir adam arasında tanrısal boyutta herhangi bir fark yoktur, Tanrı bununla ilgilenmez. Bunlar tamamen at gözlüğü takıp, kendi fizik alemimize ve etik kurallarımıza göre toplumsal ya da bireysel olarak değerlendirdiğimiz yanılsamalardır ve bu düşüncelerimiz, bize sanki Tanrı’nın düşünceleriymiş gibi gelir. Çünkü hiçbirimiz Tanrı ile farklı düşüncelere sahip olmayı istemeyiz. Spinoza Felsefesi insanların yasak elma yahut herhangi bir sebepten dolayı dünyaya sürüldüğü düşüncesini reddeder. Ona göre bu mitolojik hikaye Tanrı’yı küçük düşürmekten başka bir şey değildir. Tanrı bir tözdür, ezeli ve ebedi bir kesinliktir ve var olan ya da var olamayan herhangi bir ‘olay’ onun fikrini değiştirmez. İnsan algısının ve zamanının dışındadır, var ettiği bir şeye ‘ev ödevi’ vermez, kendisine ibadet edip etmediğiyle ilgilenmez. 

SPİNOZA VE TÜRKLER
Baruch, her anlaşmazlığı dine karşı saygısızlık olarak kabul edip, insanların kafasını inançlarla doldurarak, herhangi bir şeyden ufacık bir kuşku duyacak kadar bile sağlam akıl bırakmayan bir sistem olduğunu ve bu sistemin de Türkler tarafından mükemmelleştirildiğini söylemiştir.Bir evi olmayan Spinoza, sürekli pansiyonlarda yaşamış, aforoz edildikten sonra yaşamını gözlük merceği tamir etmekle ve fikirlerini dinlemeyi seven insanların yardımlarıyla sürdürmüştür. Fakat mercek oyarken yuttuğu cam tozları akciğerlerinde hasar oluşmasına ve 44 yaşında solunum yolu enfeksiyonundan yaşamını kaybetmesine sebep olmuştur. 

Next Post

Uzak (2002)

Çar Tem 17 , 2019
Yönetmen          : Nuri Bilge CeylanSenaryo               : Nuri Bilge CeylanOyuncular           : Muzaffer Özdemir, Mehmet Emin Toprak, Fatma Ceylan, Zuhal GencerGörüntü              : Nuri Bilge CeylanMüzik                   : Mozart (K-364)Yapım                   : NBC FilmKonusu         : İstanbul’da yaşayan fotoğrafçı Mahmut ile yaşadığı kasabadan iş bulmak ümidi ile gelen akrabası Yusuf’un kesişen öyküsüdür. Mahmut, yaptığı iş sayesinde […]

ÖNE ÇIKANLAR