
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Senaryo: Nuri Bilge Ceylan
Oyuncular: Mehmet Emin Toprak, Mehmet Emin Ceylan, Fatma Ceylan, Muzaffer Özdemir
Görüntü: Nuri Bilge Ceylan
Müzik: J.S. Bach, Haendel, Schubert
Yapım: NBC Film
Konusu: Muzaffer film yönetmenidir ve çocukluğunun geçtiği kasabaya giderek, oradaki yaşamı filme almak istemektedir. Bu amaçla Çanakkale’nin Yenice kasabasına gider. Burada yaşayan insanların umutları, özlemleri filminin konusunu oluşturacaktır. Bahçesindeki ağaçları kesimden kurtarmak için çabalayan, şehirden gelecek tapu memurlarının yolunu gözleyen baba, müzikli bir saate sahip olma arzusu ile günlerce bir yumurtayı kırmadan yanında dolaştıran çocuk ve kurtuluşunu büyük kente gidişte arayan genç, kasabadaki yaşantının öznelerindendir. Muzaffer filmini çekmek için kasabaya geldiğinde filmine oyuncu olarak anne, babası ve yakın çevresini katacaktır.
Filmin Değerlendirmesi: “Yalnız kaldık buralarda. Vakit geçiriyoruz yavaş yavaş ömrümüz gidiyor. Ne yapalım başka.”
Mayıs Sıkıntısı Saffet’in üniversite sınavında başarısız olduğunu gösteren belgeyi almasıyla başlar. Saffet’in hayal kırıklığı ve kızgınlığını belirten bu girişin ardından kısa sürede filmin öteki karakterlerini tanımaya ve dertlerini öğrenmeye başlarız. Kasabanın herhangi bir zamanda kendi döngüsü içerisinde kolay kolay yer almayacak bir durumu Muzaffer kasabaya taşır. Sürpriz bir ziyaret yapan Muzaffer’in amacı memleketinde film çekmektir. Kendisi film çekme hevesinde oladursun annesi sağlık sorunlarından, uykularından uyanmasına neden olan kaşıntılardan şikâyetçidir. Babasının sorunu ise tarlasındaki ağaçlardır. Emin, ağaçlar olmadan tarlanın hiç özelliği kalmayacağını düşünürken aksi gibi devlet bu ağaçların kesilmesini istemektedir. Yıllardır bakıp yetiştirdiği ağaçlarını kesmek istemeyen Emin kanunların kendi yanında olduğunu düşünerek yirmi yıldır yaptığı gibi kadastrocuları bekler. Büyüklerin dünyası böyle meselelerle meşgulken Muzaffer’in yeğeni olan minik Ali’nin en büyük arzusu müzikli bir saate sahip olmaktır. Halasının ona verdiği yumurtayı kırmadan kırk gün boyunca taşıyabilirse hayalindeki saate sahip olabilecektir. Ceylan, kiminin yıllardır süren kimininse bir süredir hayatlarında olan bu meseleleri filmin ilk on dakikasında sunarak kalan iki saat boyunca bu sıkıntı ve arzuların detaylı dökümünü yapar. Zaten bu yüzden ‘Mayıs Sıkıntısı’dır filmin adı. Çünkü filmde herkesin bir sıkıntısı, ulaşmak isteyip çok zorlu bir yoldan geçmesi gerektiği çakıl taşlı yolları vardır. Gerçek anlamda filmde bir tane bile mutlu insan yoktur.

Film İçinde Film:
Filmde çekildiğini gördüğümüz sahneler Kasaba filmini izleyenler için pek yabancı değildir. Çekilen sahnelerden anlaşıldığı üzere yapım aşamasını gördüğümüz film Kasaba’dır. Ceylan çok özel bir göndermeyle filmleri arasındaki bağlantıyı farklı bir düzleme oturtarak bizi Kasaba’nın öncesine, ilk filminin çekilme zamanlarına götürür ve deneyimlerini sunar.
Film içinde film modelini kullanmak yapıtın fevkalade zengin duygu dünyasına önemli katkılar sağlamıştır. Sürekli ortalarda dolaşan kameralar sayesinde- hele ki Ceylan’ın önceki filmlerini ve film yapma süreçlerini bilenler ya da bir şekilde sezenler için- filmin içinin ve dışının birbirine her an karışabileceği hissi ile birlikte, çoğu kez bir yabancılaşmayı tetikleyeceği düşünülen bu durumun aksi şekilde filmin samimiyetini arttırmasına yaradığı söylenebilir. Her ne kadar oyuncuların konuşmalarında kendilerine has bir dil kurmasına izin verildiğini görsek de genel için söyleyebileceğimiz şey, filmin doğaçlama yapılmış gibi samimi ve doğal duran ama içten içe her şeyin enfes bir ritim duygusuyla kurgulandığı bir anlatı oluşudur. Otobiyografik bir okumayla Muzaffer’in Nuri Bilge Ceylan’ın kendinden kattığı özelliklerle oluşturulduğu söylenebilir. Kendi film çekme deneyimini pek özdeşleşebileceğimiz bir karakter olmayan Muzaffer üzerinden anlatır. Kendi amacı uğruna etrafındakileri seferber eden ama onların dünyasını çoğu kez anlamaya çalışmaktan uzak kalan bu adamın istediğine ulaşabilmek için empati kurmaya çalışması gerekmektedir. Zaten kurulan sınırlı duygudaşlık anlarında filmin enerjisinin yükselmesi de böyle kolektif yapılan amatör bir filmin en önemli gereksinimini açık eder.
Filmin sahip olduğu duygu yoğunluğu- adına ister sıkıntı ister başka bir şey diyelim- kasabanın atmosferinin yanı sıra çoğu kez karakterlerin sahip olduğu uyuşukluk ya da farkındasızlık anlarında yükselir. Böyle bir anda kaplumbağa özgürlüğüne kavuşabilmiş, böyle bir anda otuz küsur gündür taşınan yumurta kırılmıştır. Baba içinse durum aynı zamanda ironiktir. Film için tüm aile kasaba çevresinde gezinirken kadastrocular gelmiş, hayat bir günlük kaytarmanın cezasını kesmiştir.
Mayıs Sıkıntısı, başından sonuna tüm karakterlerinin içini dolduracak şekilde özenle üretilmiş bir yapıt olduğunu her anıyla seyirciye yansıtabilen özel filmlerden. Karakterlerinin yaşadığı anları ve duygularını birbirine hassas bir dengede bağlarken hiçbir zorlama anın içine sızmasına izin vermiyor. Tıpkı fonda duyulan klasik müziğin yer yer sadece hissinin kalacağı şekilde sesinin kısılması gibi söyleyeceklerini bağırma ihtiyacı duymadan iletebiliyor. Filmdeki en yoğun duygu ise bedenlerin bir, ruhların farklı yerlerde olması. (Kasaba filminde ateş başında olan sahnelerin izini burada da görürüz.)