necdet damar

uyumadan uyanmak

Üzülme oğlum bunlar hep insan oyunları 
Bu mezarlık ya da şu gördüğün yılan kafası 
Bitmiyorsa ayın hain kahkahaları 
Üstüne çekince yorganı küçük tilki masalını hatırla 
Kibrit kutusu kadar ayakların vardı,gece uyanıp koşarken çok ses çıkarırdı 
Küçük parlak gözlerinden akan yaşı ne annen ne baban sayamadı

Üzülme oğlum bunların hepsi katil hayalleri 
Ruhun üşürken elini cebine sokmana kim karışır 
Kim karşına geçip sana laf anlatır 
Oynadığın sokakları kim gösterir sana 
Bittiğini gören üstüne ekler mi sanıyorsun 
Bardağını dolduran abiler seni dinler mi 
Yarana bant yapıştırıp git diyen doktorlar kapıdan çıkmadan unuturlar adını 
Omzunda ağladığın arkadaşlar omuzlarındaki yaşa takılırlar 
Şimdi kahverengi bir gökyüzün var ve ipi elinden kaçmış siyah bir uçurtma 
Gözlerin bozuk göremezsin uçurtman ne yanda 
Elinde kalan ip kesikleri ve burkulmuş bir çocuk hevesi 
Yerinden sakın ayrılma 
Peşinden gelecek olan vedalar uçurtman kadar uzak değil gülen yüzlere aldanma 

Üzülme oğlum bunların hepsi var olmanın cezası 
Beslediğin kuşlar hep kafeslerde öldü 
Elini attığın ne varsa Allah’a sırt çevirdi 
Uzaktan bakanlar seni hep iyi gördü 
Kesilmiş hayallerin cam kenarı tren koltuğunda 
Sabahın beş buçuğunda 
Bir paket içinde gözlerin ve 
Senin nefesin kimin umrunda 
Kim duyuyor içindeki çığlığı 
Hangi duraktan geçiyor yolun 
Tilki masalını anlatacak baban da yok yanında 

Kibrit kutusu kadar ayakların vardı, gece neden uyandığını kimse anlamaz ya 
Yastığının altında ne vardı? 

habname-ce

Bir deniz kızı gördüm rüyamda canlılığını kaybetmiş
Okyanuslardan gelen gemiler yolcularını katletmişti
Sakin esen rüzgarın tüm sırları ortaya döktüğünü gördüm
Sakinlik bazen dehşeti haber verirdi
Geceyi anlatan şarkılar duydum sonra
Aklıma düşen tek şey yüzündü
Sana ağladığım zamanların çoğu geceye saplı ölümdü

azami bela

Aşığım sana ve elvedalara
Birini giderken izlemek nasıl da keyif veriyor bana
Bilir misin
Cuma akşamları güneş hiç batmamış gibi görünür
Ve renk renk çiçekler açtırırdı sokaklarda
Gelme demeyeceğim
Çünkü gelme demek intihar ettirir bazılarına
Bu dilek can yakıcı bir ayin
Gelme demek kayma demektir yıldızlara

Merak ediyorum nasılsın sabahları
Uykuda güzelleşen saçların ve kirpiklerin zorla tutunuyordur şimdi hayata
Hayat birden zorbalaştı
Artık güneş doğmaya meraklı değil
Ve uzaklarda bir umut ışımıyor göğün mavi gözleri siyahlaştı

Sayamadığım zamanın fazlasıydı
Saydığım kadarı şimdi omuzlarımda
Ömrümü bulanık resimlere yükleyip kan içinde bırakan ben, tam burada
Ruhumu temize çıkardım
Binlerce ruhun ortasında

Kaldırım taşları bazen konuşurdu
Sahiden inanırdım
Seni görmeyince kırılırdım
Çoğu kez yerimi unuturdum
Göğsümdeki sakin melek koşarak sana gelir en sonunda yorulurdu
Ben günlerce susardım
İçimde bir şehir kurulurdu
Sokaklarında gezerdin, ince taşlarda nefesin ruhuma işlerdi
Rüzgarda yapraklar uçuşurdu
Sen oturup onları izlerdin

Aşığım sana ve elvedalara
Gelme demeyeceğim
Çünkü gelme demek kayma demektir yıldızlara