uyumadan uyanmak
Üzülme oğlum bunlar hep insan oyunları
Bu mezarlık ya da şu gördüğün yılan kafası
Bitmiyorsa ayın hain kahkahaları
Üstüne çekince yorganı küçük tilki masalını hatırla
Kibrit kutusu kadar ayakların vardı,gece uyanıp koşarken çok ses çıkarırdı
Küçük parlak gözlerinden akan yaşı ne annen ne baban sayamadı
Üzülme oğlum bunların hepsi katil hayalleri
Ruhun üşürken elini cebine sokmana kim karışır
Kim karşına geçip sana laf anlatır
Oynadığın sokakları kim gösterir sana
Bittiğini gören üstüne ekler mi sanıyorsun
Bardağını dolduran abiler seni dinler mi
Yarana bant yapıştırıp git diyen doktorlar kapıdan çıkmadan unuturlar adını
Omzunda ağladığın arkadaşlar omuzlarındaki yaşa takılırlar
Şimdi kahverengi bir gökyüzün var ve ipi elinden kaçmış siyah bir uçurtma
Gözlerin bozuk göremezsin uçurtman ne yanda
Elinde kalan ip kesikleri ve burkulmuş bir çocuk hevesi
Yerinden sakın ayrılma
Peşinden gelecek olan vedalar uçurtman kadar uzak değil gülen yüzlere aldanma
Üzülme oğlum bunların hepsi var olmanın cezası
Beslediğin kuşlar hep kafeslerde öldü
Elini attığın ne varsa Allah’a sırt çevirdi
Uzaktan bakanlar seni hep iyi gördü
Kesilmiş hayallerin cam kenarı tren koltuğunda
Sabahın beş buçuğunda
Bir paket içinde gözlerin ve
Senin nefesin kimin umrunda
Kim duyuyor içindeki çığlığı
Hangi duraktan geçiyor yolun
Tilki masalını anlatacak baban da yok yanında
Kibrit kutusu kadar ayakların vardı, gece neden uyandığını kimse anlamaz ya
Yastığının altında ne vardı?
habname-ce
Bir deniz kızı gördüm rüyamda canlılığını kaybetmiş
Okyanuslardan gelen gemiler yolcularını katletmişti
Sakin esen rüzgarın tüm sırları ortaya döktüğünü gördüm
Sakinlik bazen dehşeti haber verirdi
Geceyi anlatan şarkılar duydum sonra
Aklıma düşen tek şey yüzündü
Sana ağladığım zamanların çoğu geceye saplı ölümdü
azami bela
Aşığım sana ve elvedalara
Birini giderken izlemek nasıl da keyif veriyor bana
Bilir misin
Cuma akşamları güneş hiç batmamış gibi görünür
Ve renk renk çiçekler açtırırdı sokaklarda
Gelme demeyeceğim
Çünkü gelme demek intihar ettirir bazılarına
Bu dilek can yakıcı bir ayin
Gelme demek kayma demektir yıldızlara
Merak ediyorum nasılsın sabahları
Uykuda güzelleşen saçların ve kirpiklerin zorla tutunuyordur şimdi hayata
Hayat birden zorbalaştı
Artık güneş doğmaya meraklı değil
Ve uzaklarda bir umut ışımıyor göğün mavi gözleri siyahlaştı
Sayamadığım zamanın fazlasıydı
Saydığım kadarı şimdi omuzlarımda
Ömrümü bulanık resimlere yükleyip kan içinde bırakan ben, tam burada
Ruhumu temize çıkardım
Binlerce ruhun ortasında
Kaldırım taşları bazen konuşurdu
Sahiden inanırdım
Seni görmeyince kırılırdım
Çoğu kez yerimi unuturdum
Göğsümdeki sakin melek koşarak sana gelir en sonunda yorulurdu
Ben günlerce susardım
İçimde bir şehir kurulurdu
Sokaklarında gezerdin, ince taşlarda nefesin ruhuma işlerdi
Rüzgarda yapraklar uçuşurdu
Sen oturup onları izlerdin
Aşığım sana ve elvedalara
Gelme demeyeceğim
Çünkü gelme demek kayma demektir yıldızlara