
başlanılması zor olan bütün hikayeler çok kolay bitiriliyor. ne yazık!
kurallar kurallar ve yine kurallar. hayatımız saçma sapan kurallarla kurulu.
belirli bir saçma düzenin içinde bulunan saçma sapan insanlarız.
ah güzelim ne kadar da kapitalist yaşıyorduk oysa ki seninle geçen sonbahar.
kapitalist demişken sayın boşbakanım öyle kolay kurulmuyor sevgililer arasında
o köprüler. bilmem kaç adet banka girmiyor ihalemize. binlerce kişi çalışmıyor
ilişkilerin doğru dürüst yürütülmesi için. bir mecra olsa oysa ki bu konuyla alakalı.
mecra da güzel isim olurmuş haa.
mutluluk denen şeyi de pek anlamıyorum zaten. bi gelip bi gidiyo babasını sattımının şeyi.
son kullanma tarihi olan birşey herhal. aynı şeyden zevk almanın da bir ömrü var yani.
keşke diyorum şu mutluluğu da bi pastorize etsek. hani uzun ömürlü olsa.
valla da billa da sütten daha faydalı sayın boşbakanım. ana sütünden sonra en faydalı süt mutluluktur.
bu kapitalist düzende pastorize edilmiş mutluluk bulunsa onu da şişeleyip satarlar yeminnen.
bakın geçenlerde bi mutluydum. rahmetli bülent ecevit falan vardı tv de. dolar yanlış hatırlamıyosam
1.83 civarları. şahane pazar oynuyodu ben de duştaydım tabi o sıra. fener aryel ortega’yı almış üstelik.
o zamanlar evlerde lig tv yoksa maçlar radyodan dinlenirdi. neyse uzatmıyorum.
babam röpteşambırını giymiş elinde viski kadehi havuzun yanında maçı dinliyoruz. şaka lan şaka.
röpteşambır ne amk. babama röpteşambır desem harf alayım der garibim. hiç unutmuyorum sarı bir şapkam vardı
fenerbahçe lisanslı şapkam. onu da cipsten kazanmıştım. o gece bütün totemler tutmuştu. ben şapkayı her
çıkarıp takışımda fener de cincona takıyodu. en son mutlu olduğumda cimbomu 6-0 yenmiştik. o günden sonra
bazı ani gelişen şeyler oldu ve mutluluk denen meleti çok erken yaşlarda bırakıp yıllardır ağzıma sürmemiştim..