
dünya beliriyor gözbebeklerinde
sanki yaşamak adına en kudretli savaşa giriyorum.
sen gün doğumlarına koşa dururken
uçuş uçuş saçların
bakakalırım ardından, burası;
yangın yeri.
beni sınırlayan bir şeyler göğsüme
ve göğsüme dolu dolu kararsızlıklar üflüyor.
oysa ben tek başıma kafa tuttum bunca zamana.
bir de toprak kokusu parmak uçlarından sızan
delicesine savrulup
kahredercesine ısıtırken içimi,
ve sürüklüyor bi çığlık gibi sonbaharın izlerini.
dilek ağacına tutturulmuş art niyetlerle
bir de bi bilsen öyle soluk ki benzim,
serden dolayı kaybolmuşum,
ve bulunmuşum henüz
solunda sanki /soluğunda belki.
hala hayır diye bağırıyoruz unutturma,
ama şimdi yeri değil siyasetin,
çünkü sen bu ülkeye göre çok fazla güzelsin.
sana inanıyorum,
kendime, sarıya ve laciverte,
şiirlere.
en çok şiirlere / ve sana.
“ben bunları kimseye anlatmadım, kendimle bile konuşmadım.”
görmezden geleceğim,
sandığından daha izbe tatlarım var.
ve nereye gidersem gideyim,
yanlış sabahlarda tarıyorum saçlarımı.
ellerini uzat,
avuçlarına dökülecek çok kaygım var.
sende beni o savaşa en ön safta sokacak,
başka / çok başka bi türkü var.