
bir gece vakti kapıkule’den girdi memlekete
ebru şallı ve pilates.
şallı şalvarlı sen de 39 ben diyeyim 49 kilo,
kadın değil sanki patates.
pilates toplarını yolladı bayırdan aşağı,
benim malatya’daki ığdır’daki bacılarıma doğru.
bacılar şaşkın, bacılar ürkekti, bu top mu getirecekti evlerine huzuru?
en son kocaları eve çiçek ekmek aldı diye mutlu olmuşlardı doğrusu.
topları aldılar ve salonlarına koydular,
biraz sade durmuştu salonda pilates topları,
üzerine dantel örmeye başladılar sonra.
sehpa oldu bazen toplar, bazen bebelere oyuncak
ama asla kilo vermediler toplucak.
her güzel şeyin bir sonu vardı ve o kara gün geliverdi
işte o fast food restoran zinciri sahibi, olmuştu başbakan
demişti toplansın bütün pilates topları, kalmasın geride kalori yakan.
ulan toplar, zalım toplar, gönlümün cananı toplar
hepinizin havasını aldılar, sizi kutulara koydular.
“kim suçlu” diye sorunca da hep bir ağızdan üç kere bağırdılar:
“şallık ebru! şallık ebru! şallık ebru!”
şallık ebru dedi “valla yok benim suçum,
kapıkule’yi açık unutmuşsunuz geldim ben de, elimde pilates topum
sizin uğrunuza kalmadı vücutta damla yağım,
bu soğuk kış gecesi üşür be ayacıklarım.”
velhasıl kurtuldu zengin ve yağsız ebru şallı,
kapıkule’yi açık unutmaktan tutuklandı bizim bekçi hakkı.
olan yine mazluma oldu, bu durum ülkeye çok koydu
hakkı alamadı yine hakkını, eve götürdü etin yağlı tarafını
bekçi hakkı bekle hakkı, bu günler de geçer demek onun hakkı
son sözleri oldu topu al nefesss verrr diye diye gitti bizim bekçi hakkı.