
yılgın bir at gibi, kırbaç yemekten, koşmaktan yorulmuş. oysa at değil tay daha. perdeleri açın, içeri güneş girsin. yüreğinizi açın, içine sevgi girsin. umay umay ölmeyeceğine dair söz verdi bana. ama ya ben ölürsem umay? sen yine de hep yaşa. bir el sallarsın yeter, hareket vakti gelince bana. saçımla oynuyorum canım sıkıldıkça. hercümerç ediyorum odayı. sonra geri toplamalar falan bilirsin, tam da buraya “hayat bir bakıma güzeldir, dar sokaklar poz veren eski dostlar gibi” yazmak istiyorum. ne zaman “bilirsin” geçse bir yerlerden aklıma bu gelir. inanmak, adanmak, inanamamak, adanamamak. boş, dolu, iyi, kötü, uzak, yakın. ruhum da şu an karnım kadar aç, gurulduyor. insülin direncine direndiğim gibi ruhumun direncine de direnmek istiyorum, fakat bu benim dünyayı kurtaracak olmam kadar imkanlıyken , benim dünyayı kurtaracak olmam kadar imkansız. perdeleri açın. donuk dualar gündüz okunmalı. çiçekler koparılmamalı. filmler bir an önce vizyona girmeli. cengiz delirmemeli. herşeyle mücadele edecek gücüm var. herşeyle ve herkesle. perdeleri açın. midem bulanıyor ve cesaret ve kargaşa ve dönüm. üç, iki, bir, sıfır.