
cumartesiyi hiçbir yere bağlamayan o günlerde
zemindeki evde öpüşlerin geçiyor aklından bir
bir de duvara asılan rembrandt tablolarımız
duvara uzanan ellerinden ayrı değil
ağızınızın içinde raks eden dilleriniz
dudağının kenarında yer tutan küçük yara izleriniz
sevgilim yıkamıyorum duvarı, az biraz yardım gerek
raskolnikof’un baltası, evlat olmamış isa
yıkılmıyor işte günah, tersten işleyerek
bi çivi lazım sana, az kullanılmış çekiç
duvarda kırılgan iki yara
ikisi de kapanmıyor ama
bak orası boşluk,
orada iz kalacak
yüzümüzü assana.
sevgilim ya çok yabanisin
ya da taze filizlenmiş ayrık otu.
yaradılışa övgü, belki almond blossoms
bir annenin rahmine düşen embriyodan bağımsız değil bende bıraktığın yerin, hani o ilk sevinç
nihayetinde ilk ağlayış
bu kasığımda kalan akamayan kaçıncı acım
koşarken acıttığın kaçıncı canın,
bir adamın ayak bileğinde bıraktığı iz
düştün, kalktın, sevdin, doğdun ve bıraktın iz
oysa hatırla hiç doğurmamış meryem de ana
şimdi duymayı istediğimi söyle bana,
ama unutma
hepimizi asacak çarmıh bir diğerinin yüreğinde