
yuvarlak masa etrafında dört dönen gece
ve sevdadan sonra kağıt gibi katlanıp cebe konan çene
bebeğim ben her minimalist sahtelikten sonra bir kere
polisle hak arasında süren savaş yakıyorum.
zaten dağılmış oluyor pazar, çoktan ölmüş dedem
boş yere açmış kaşımı tekmenin deli aritmetiği
kan kandır, alev trajiktir, ev ki traktördür de şiirde
ve ellerinle düzelttiğin yaşamım, irrrrrrrrasyonel değildir,
bu gibi bu gibiliklerde.
spinoza, gördüm
heykelin başına inecekken kılıç, suçlu bir deli korudu onu
zalimler sinemadayken de efor harcadı heykel, öyle durmak için
bu çağ, bu düzen, bu rap, bu deplasman
bu ben, önceleri her yangın sönmüyor sanıyordumdu
aziz kalp ağrılarından, hareketin devamlılığından, kültlükten
sudan yarattığı şaraptan, çıkmayan sarı kartlardan, ankesörlülerden
di bu sanış
nasıl ben seni gökmekten
sevişmek toplumun yarasına tuz*luktan ayıpsa
alışılmışın dışında süslü her zincirlerini kırış
ve ikimizdir takımların üzerine koşup kaptığımız her bağırış
şimdi an geliyor ayrılınılıyor antik filolojiden kelime
ne kadar ayrılınılmaksa bu, o kadar göç başlayıp gol bitiyor film
saat yönünün tersi, kalecisini terkeden kale
su içiyordun, çandın koca sokaktaki
su içiyordun, çandın koca sokaktaki
bebeğim! psikoz da sandalye.